Okuduğunuz şiir 4.2.2016 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
şükür hala aklımız başımızda ...
bir gün bize gelsene ! yok ! hamur açmayacağız seninle biz
birlikte paylaşalım denizlerimizi boğulduğumuz dipleri savrulduğumuz sahilleri anlatırım sana istersen birlikte güleriz ağlanası halimize inan bana ! bir gün bize gelmelisin halimizi görmelisin
senin aslında kör bakışlarında melul gözlerin kan kuyularından devşirir mutlu gülüşleri bilirim şükredersin hallerimize cennetliğiz hepimiz çektikçe çekeriz dertleri kum oturmuş olsa da kanlı gözlerimize sana göre biz yine de hep gülümsemeliyiz
bir gün bize gel ki ! birlikte şükredelim Tanrıya üzerimize yağan bombalara işgale uğramış coğrafyalara mesela insanlığın çirkeflerini yad edelim
bir gün bize gel öğretilmiş mıymıntılıklarla mükemmelliğimizi tekrarlayalım birbirimize
" böyle iyiyiz Tanrım sen ne de büyüksün " diyelim sonra " gebert bizi " " ez bizi " " sömürt bizi " " yoksulluğun dibine dibine göm ki sevaplarımız artsın " " malmızı mülkümüzü vatan topraklarımızı çekip alsınlar ki altımızdan " " şükredip seni hatırlayalım " "sen dilimizden düşmeyenimiz ol ki " " cennetine al bizi "
bir gün gel de bize birlikte dertlenelim başımızda taht kurmuş başlara belki usuldan sesleniriz bile onlar duyar mı bilmem de mesela diyebiliriz ki
- bak efendi ! ( e edebimiz üstümüzde malum ) sen ki, muhteşem insanlığınla maruf burnundan kıl aldırmaz dindarlığınla emperyal güçlerin sömürü düzenlerinin baş işbirlikçisi dini imanı dolar rengi yeşilliklerin hülyalarında dünyacennetlerinin doğal sahibi Tanrının takdiriymiş madem ki ye kardeşim ! tıksırıncaya patlayıncaya kadar ye ye feda olsun malımızı mülkümüzü yeraltı yerüstü zenginliklerimizi dağlarımızı ırmaklarımızı denizlerimizi topraklarımızı kurban olsun hepsi sana sen ye kardeşim sen ye ki, sevaplarımız artsın sen ye ki, Tanrı bizleri cennetine alsın
tövbe haşa bir düşünsene hey ne oluyor kim var orada ! diye başlamışız da söze bizier halkız ulan, kimdir bunlar ! kimdir bu bütün haklarımız çiğneyen yiyen yalayıp yutan haramzadeler ! kardeşi kardeşe düşürüp kırdıran kanlarımız döktüren kana doymayan " bana dokunanı yakarım " anlamında karşıtlarını neredeyse vatan haini ilan eden ölümü gösterip de gariban çulsuzu sıtmaya razı eden bu mahlukatlar da kimdir ulan ! demiş olsak da haklarımızın hukukumuzun haram yollarla oldu bittilerle çalınan üzerlerinden rüşvet ve avanta sağlanan değerlerimiz için seslerimizi yükseltecek olsak tövbe haşa , cehennemin en dibinde bulurduk kendimizi !
Tanrıya çok şükür ki hala aklımız başımızda değil mi canım kardeşim ! ...
Şiir ve yazılarımda asla gerçek , has müslümanlar ya da her dinden dindarlar hedef alınmamaktadır. İçeriklerde açıkça görüleceği üzere, kutsal din kavramları ve kutsal inançlarımızın, insanlığın aleyhinde farklı çıkar amaçlarıyla sömürülere payanda yapılarak, insanlığın afyon verilmişçesine " uyutulmasına " çalışan sahtekar, maskeli din tüccarları hedef alınmaktadır. Bu nedenlerle, dinden söz edilen her yazıya, şiire hepten, toptan muhalefete gerek yoktur. Gerçek dindar insanlar ve gerçek din ve inançları gereği büyük insanlığın iyiliği, güzelliği için emek veren insanlar istisnalarımız ve çok değer verdiğimiz en muteber dostlarımızdırlar. Bunun da bilinmesinde yarar var diye düşünüyorum.
Şiiri güne taşıyan seçki kuruluna bu vesile ile teşekkür ederim.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
şükür hala aklımız başımızda ... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
şükür hala aklımız başımızda ... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Nev i şahsına münhasır derler ya işte bu cümlenin kurulması gereken anlardan biri... Çünkü nev-i şahsına münhasır bir şiir olmakla birlikte koro bir çığlık aslında...
Şiirlerin ideolojisi var mıdır? Elbette vardır, olmalıdır da. Çiçeği, böceği, sokağı, kediyi anlatan şiirlerin de bir aklı, vicdanı, dini olmalı...
İşte bu tür bir şiir. Hatta şiirleri ideolojik ele almayanların, insan olarak görmeyenlerin, ideolojilerin, duruşların, insani olanın bile piştiği, fokurdadığı bir tencere, bir gayzer olarak görenlerin anlayabileceği derin, ideolojik, felsefik; ironik bir şiir...
İroni ciddi bir eylemdir. Bu şiirde de ironi kendisine yönelerek, kendisini de yererek, kendisi de dahil tüm yaşama, tüm ideolojilere, hatta dinlere de dokunmuş ancak zaman zaman kendisine ait hesaplılık/kitaplılık ve asya insanına ait o kanatan, acıtan, kanırtan ironiye dönüşmüş...
Peki şiirin imanı/dini, ideolojisi nedir dersen şair dostum ara ara septik, yer yer deist, biraz komunist, az biraz mistik ve fakat sürekli bir şekilde alttan alta akılcı...
Aslında tüm bu cümlelerim beyhude...
Şiir bunlarla ilgilenmiyor. Şiirin imanla, inançla alakası kültürel ritüelleri dünyalık olana meze edenlere olan kızgısıdır.. Bunu yaparken de kendi kendisine mistik bir ritüel olulturup ona sığınarak teselli bulmaya çalışıyor...
Kaygı büyük, acı büyük, dert büyül...Duygu derin, dalgalı ve fırtınalı...
Bu arada şiir kendisi gibi düşünmeyenlere tamamıyla düşmanca tavırlar sergilemiyor. Arada sempati de duyar gibi oluyor ama bu sempati inançla alakalı... Sempati ve empati birlikteliğinin tuhaf ve kekre duruşu...
Ben de bu dünyayı yaşanmaz hale getirenleri kınıyor lanetliyorum. Gerçek müslüman, hiristiyan, yahudi, budist, ateist, demokrat, debakrist, firavunist, sosyalist bilmemneistlere bir şey demiyorum. Onlara Yaratıcı söyleyecek ne söyleyecekse:)
Selam şiire...
LaEdry tarafından 2/5/2016 11:32:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kişisel dini ya da politik görüşlerimi şiirlere fazlaca yansıtmamaya özen gösteriyorum aslında. Yanlışlıklar ve hayatı biz insanlara zehir eden kötülük odakları ve yapılan kötülüklerin yaşamlarımızda oluşturdukları yaraları, depremleri ve çıkış yollarını, çözümlerini irdelemeye, işlemeye özen gösteriyorum. Yine usta işi, derinlemesine ve oturaklı bir yorumunuzla şiire de dertlerimize de katkı verebildiğiniz için içten teşekkürler. Selam yüreğinize ....
her bir dizesi...değerliydi... neler çekiyoruz,neyin çilesi bu..mağdur edebiyatı yapıp bizleri topraklarımızı ağaçlarımızı kanımızı canımızı sömürenlere yazıklar olsun
ve hala onları alkışlayanlara ise ne demeli bilmiyorum (çıkarcılara)... bir gün uyanıp aklını kullanacak mı insanoğlu...bilmiyorum tebrikler... emeğin yüreğin dert görmesin usta kalem saygımla hep...
Ortak, benzer açılardan bakabildiğimiz insanlarla, iyiyi, güzeli, doğruları harmanlayacağız. Büyük insanlığın bütününün gözlerini açabilmemiz ne derece mümkün? Oldukça zor bir iş bu. Karşımızdaki güçlerin bilincinde olarak, insanları bilgiyle, akılla, sanatla, bilimle, çağdaş değerlerle uyandırma yolunda yürüyeceğiz. Umalım, dileyelim ki o yolda yanımıza eş olan yoldaşlarımız olsun değerli arkadaşım. Katkınız önemliydi teşekkür ederim.
bir gün bize gel ki ! birlikte şükredelim Tanrıya üzerimize yağan bombalara işgale uğramış coğrafyalara mesela insanlığın çirkeflerini yad edelim
*
"Müslüman ülkelerde demokrasi ve laiklik olmasına izin veremeyiz. Eğitim sisteminin ve ülke idaresinin din temelleri üzerine kurulması gerekiyor. Başlarındaki çobanı ele geçirince, ülkeyi biz yönetiriz. Bu doğrultuda tedbirler almak zorundayız." - Richard Nixon, ABD Başkanlarından -
Evet, Ne diyor Nixon? - Ülkeyi biz yönetiriz.
1950'den beri olan bu değil mi? Ne işimiz vardı Kore'de? * Petro-dolar zengini Krallara karşı duran halklar var mı? Yakında ölen Suudi kralının 72 karısı varmış. Hatta birisi gizlice evlendiği, Hristiyan Filistinli Kadın. Geçenlerde İngiltere'den miras için dava açmış. Ve serveti 85 milyar dolardı Kralın. Kuran'ın neresinde var bunca saltanat, şatafat, mal-mülk, zenginlik? Bunca kul hakkı... Peygamberimiz nasıl yaşamış? Nasıl sade, yoksulları, yetimleri gözeterek... * Ortadoğu... Mezhepler Savaşının her zaman ortasında. Sünni-Şii çatışması... Kim kışkırtıyor? Nixon'ı iyi okumak gerek.
Bir yanda Rusya, İran, Suriye. Şii birliktelik. Öte yanda Suudiler, Katar, Türkiye. Sünni birliktelik.
Kazanan kim? Kime ne yararı var bu mezhepçiliğin?
Silah tüccarları ellerini oğuşturarak bekliyorlar. Virane olmuş kasabalar... Ortadoğu! *
Umre ziyaretlerini bir sektör haline getiren tüccar zihniyeti! Kâbe'yi 7 yıldızlı otellerle donatanlar... Suudi Kralının servetine (milyon dolarlarına milyonlar eklemek için) daha çok kul hakkı yesin diye, çaba harcayan Müslümanlar... Kendi ülkesindeki yetimi-yoksulu doyurup giydirmek varken, defalarca Umre yapmak...
En önemlisi; Hacca da Umreye de helal kazançla gidilir. Ticaret erbabı iseniz, kesinlikle vergi kaçırmayacaksınız, vergi kaçırmak en büyük kul hakkıdır. Bu kazanç, bu servet, helal değildir. Bu türden bir para ile yapılan haccın sorgulanması gerekir. (Diyanet'e sorabilirsiniz, abuk sabuk cinsel sorular yerine, bunları sorun.) Kaç Müslüman bunun ayırdında? Yüzde kaçı Mümin bu ülkenin? *
bir gün bize gel öğretilmiş mıymıntılıklarla mükemmelliğimizi terrarlayalım birbirimize
" böyle iyiyiz Tanrım sen ne de büyüksün " diyelim sonra " gebert bizi " " ez bizi " " sömürt bizi " " yoksulluğun dibine dibine göm ki sevaplarımız artsın " " malmızı mülkümüzü vatan topraklarımızı çekip alsınlar ki altımızdan " " şükredip seni hatırlayalım " "sen dilimizden düşmeyenimiz ol ki " " cennetine al bizi "
bir gün gel de bize birlikte dertlenelim başımızda taht kurmuş başlara belki usuldan sesleniriz bile onlar duyar mı bilmem de mesela diyebiliriz ki
- bak efendi ! ( e edebimiz üstümüzde malum ) sen ki, muhteşem insanlığınla maruf burnundan kıl aldırmaz dindarlığınla emperyal güçlerin sömürü düzenlerinin baş işbirlikçisi dini imanı dolar rengi yeşilliklerin hülyalarında dünya cennetlerinin doğal sahibi Tanrının takdiriymiş madem ki ye kardeşim ! tıksırıncaya patlayıncaya kadar ye ye feda olsun malımızı mülkümüzü yeraltı yerüstü zenginliklerimizi dağlarımızı ırmaklarımızı denizlerimizi topraklarımızı kurban olsun hepsi sana sen ye kardeşim sen ye ki, sevaplarımız artsın sen ye ki, Tanrı bizleri cennetine alsın
...
*
Kul Hakkı Yiyenlere... Sömürücülere... Tiranlara... Dünyanın Patronlarına...
2016'nın bir Şubat gününden yazılmış kızgın bir manifesto gibiydi.
Arama yapıldığında bu sözün sadece bazı Türkçe sayfalarda yer aldığı görülüyor. (Türkçe ciddi bir web sitesinde de böyle bir söz yoktur. Kişisel bloglarda, sosyal medyada ve bazı tanınmayan yazarlar tarafından kaynak belirtilmeden bu söz kullanılmaktadır.)
Bundan da anlıyoruz ki, bu sözü bir Türk yazmış, paylaşmış ve yaymıştır.
Dikkat ederseniz bu sözün geçtiği yerlerde kaynak verilmemiştir.
Bu sözdeki kelimelerle İngilizce arama yaptığınızda böyle bir sözün olmadığını görebilirsiniz.
Nixon bu sözü hangi tarihte, nerede söylemiş, bu sözler ABD'de hangi medya organlarında yayınlanmış, hiçbir bilgi yok, komple yalan.
Şimdi neden bu gibi asılsız sözler üretiliyor, bunu görelim.
Öncelikle şu, sözde haber sitesindeki yazıyı inceleyelim:
http://www.haberiumturk.com/m/?id=8044
"Yüzyılın İtirafı" başlıklı asılsız bir röportaja yer verilmiş. Güya Rockefeller ve Rotchild Türkiye ve Dünya üzerindeki oyunlarını, ülkemizi nasıl perişan ettiklerini vs uzun uzun anlatıyor. Oysa ki böyle bir röportaj yapılmamıştır. Haberium'daki bu yazının tamamını okumanıza gerek yok. Sadece bu röportajdaki şu cümleye dikkat çekmek istiyorum: "İslamiyeti yok etmek istiyorsak, önce Türkiye'den başlamalıyız."
Evet, bu da sosyal medyada yeni bir trend: KENDİ İDEOLOJİSİNİ, KENDİ İNANCINI, KENDİ DEĞERLERİNİ YABANCI DÜŞMANLARA TERSİNDEN ONAYLATMA ÇABASI. Bu amaç uğruna yalan üretilebilir! Sonuçta insanlar bu yalanları okuyor, inanıyor ve yabancı güçlerin yok etmek istediği şeyi benimsiyor, böylece taraftar toplamış oluyor. Yani, "Rockefeller ve Rotchild İslam'ı yok etmek istiyorsa biz İslam'a daha da sahip çıkmalıyız" düşüncesi uyandırılıyor. Gayet güzel, ama bunu asılsız bir röportajla, yalana başvurarak yapmak etik değildir, öncelikle benimsedikleri İslam'a aykırıdır.
Nixon'un bu sözünü kullanarak verilen mesaj da aynı: "Nixon gibi bir düşman, demokrasi ve laikliği yok etmek istiyorsa demokrasi ve laiklik iyi bir şeydir, laikliğe ve demokrasiye daha da sıkı sarılmalıyız. Nixon eğitim sisteminin ve devlet yönetiminin dini esaslara dayandırılması için mücadele ediyorsa dini yönetim kötü bir şeydir." mesajı veriliyor. Tabii isteyen istediği inanca, ideolojiye sahip olabilir ve yaymaya çalışabilir ama bunu yaparken dürüstlük gibi evrensel bir değeri göz önünde bulundurmak gerekir.
Sizin aklınız başınızdaki buna çok şükür bunları tek tek kaleme almışsınız gözü gönlü kör bağnaz ve yobaz iki kelime bilip kendini cehalet hırkasından sıyrılmış gözü kör kulağı sağır ve ruhu katmerlenmiş insan topluluklarının gözünü bir nebzede olsa açmışsınız çok ince ustaca ve manidar bir şekilde yazılmış ki yorumsuz geçemedim şair arkadaşım umarım artık insanlar üç maymunu oynamazlar zira maymunluk ZOR ZANAAT UMARIM KARANLIĞA YAKTIĞINIZ MUMLARIN DEVAMI GELİR
ŞAİRİÇEM tarafından 2/5/2016 1:57:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ben de katılıyorum eklediklerinize değerli arkadaşım. Çok yerinde tespitleriniz var gerçekten. Sonuçta, ellerimizden gelebilenin azamisini yapmaya çalışmalıyız diyerek bağlayayım. Tekrar teşekkür ederim. İyi ki varsınız ve iyi ki de katkınızı eklediniz şiire. Böyle böyle büyüyüp güçlenmek mümkün olabilecektir çünkü. Çok saygılar.
yorumunuzu tek tek okudum bende izniniz olursa iki kelime eklemek isterim
* Toplumların uyanması yani uyanış kolay bir süreç değil dir burada biz duyarlı insanlara da çok büyük görevler düşüyor mesela yanlı olmayan bir medya tarafsız insanlar tarafından yönlenmeye açık okadar çok beyin ler var ki bir sen bir ben olayı değil bütünden parçaya geçiş insanların kafasında ama burada parçadan bütüne ulaşılmalı her birey kendi içinde önce bu aydınlanmayı istemeli eskilerin meşhur sözleri vardır koyma suyuyla degirmen dönmez biz ne kadar da anlatsak beyinlerine salt dogruları empoze edemeyiz aslında cehalet daha il başlardan ata erkil bir aile sistemiyle üzerimize yapışmıştır babanın sözünden çıkamayan çocuklar ve kadınlar daha beşikte kadına cehalet kolye gibi sunulmuştur cahillik bence karanlıktır günümüz toplumuna baktığımda amerikalılaşma denen bir olgu görüyorum ama ne kadar olabiliyoruz bizler ne kendi örf adet annanelerimizi yaşıyor nede batılılaşabiliyoruz iki ayrı toplum iki ayrı yaşam tarzı arasına sıkışıp kalıyoruz emin olun ki şu yazı bile okumaya erinen insanlar vardır ben yinede aydınlanan bir toplumun fitili yakılmış olarak görüyorum böyle değerli yazılar okuyunca bir nebzede olsa bunlar küçük küçük adımlar dır aydınlanma önce ilgi sonra bilgi sonrada minik ama ses getiren dev adımlarla başlar şimdiden yolumuz aydın olsun .
Değerli arkadaşım, çok çok aydınlatıcı ve yol, yön gösterici bir yorum eklemişsiniz öncelikle bunun için teşekkür ederim. Bizler her birimiz bireyler olarak toplumu oluşturuyoruz. Toplumun temel taşları, bütün bir resmi oluşturan küçük parçaları gibiyiz. Her birimiz ayrı ayrı ve hep birlikte toplumları etkilemekteyiz şu ya da bu biçimde.
İnsanlığın temel amaçları vardır ve olmalıdır da. Bazılarımızın, benim karnımız tok, sırtımız pek, arkamızı güçlü dayıllara dayamış iş güç imkanları muhteşem, gelirlerimiz süper olsa bile, toplumların genel çoğunluklarının yaşam kaliteleri, toplumların genel gelişmişlik, aydınlanmışlık, erdem ve çağdaşlaşma düzeylerini belirliyor.
% 95 inin yoksul ya da yoksulluk sınırında yaşamaya çalıştığı bir toplumda, bireyler de, yönetenler de asla rahat uyku uyuyamamalıdırlar. Karnı aç yatan yarı aç yarı tok ve yetersiz beslenerek yaşamak, büyümek zorunda olan büyük halk kitlelerimizin, yoksullukları nedeniyle yeterli eğitim alma ve yeterli kitap, gazete, eğitici, öğretici yayınlara ulaşma ve alıp okuyabilme olanakları bulunmuyor. Bu, toplumların cahilleşme, cahil bırakılma süreçleridir.
Bir yandan cahilleştirilme süreçlerinde insanlarımız çok yetersiz bilgilenme imkanı bulabiliyorlar. İnsanı tarif edeceğimizde, aklı olan, aklını kullanabilen bir hayvandır denilebiliyor. Peki aklını geliştirmediğimizde, bilgiyle, ilim ile, sanatla, teknolojiyle insan aklını geliştirip işlevini yüksek düzeylere çıkarmadıkça insan, düşük seviyelere indirgenmiş birer hayvandan farksız hale gelmiyor mu? Feliyor elbette.
Cehalet, önüne koyulan sahtekarlarca, sömürücü emperyalizm tarafından dizayn edilmiş zehir zemberek gerici, yobaz, çağdışı, ilim ve akıl dışılıkların hepsine de inanmasına ve kandırılmasına vesile oluyor. Zaten, cahil bırakılmalarında güdülen amaçlar da bunlar.
Sonra insanlar cami, mescid türü ibadet yerlerimizde, hakim iktidarların tüm dalavere ve yanlışlarını görmezden gelecek, olanın, bitenin, bütün sömürülerin yüce tanrının emri olduğuna ve şükrederek halinden hoşnut yaşamak zorunda olduklarına yönlendiriliyorlar. Kısaca, din ve dini kurumlar da ; hakim siyasi güçlerin elinde ve onların hizmetinde onlara yandaşlar ve biat grupları, seçmen profilleri oluşturmanın temel odakları halinde işlev görebiliyor. Cahil insan kitleleri, doğru dürüt okumayı dahi beceremedikleri din kutsal kitabından habersiz, dininin gerçek emirleri , tavsiyeleri ve yaşam felsefelerinden habersiz kitleler, kolayca sapkın, geri, yoz, yobaz biçimde görüş ve prensipler doğrultusunda yönlendiriliyorlar. Kısacası beyinleri yıkanıyor. Bir insanın din adına hareket ettiğini iddia ederek, pek çok insanın canlarına kıyan bombalama, pusu, saldırı eylemlerinde bulunabilmesinin, kendi bedenini dahi bomba haline getirerek patlatmasının, insan aklıyla, mantığıyla ve mensubu oldukları dinlerin gerçek din kitaplarındaki güzellikleriyle hiç bir ilgisi ve alakası dahi kalmıyor.
Konu uzadıkça uzar. Bu konuları irdelediğim seri yazılarım vardır. Okumanızı tavsiye edebilirim. Bir fert, toplumumuzun bir bireyi olarak, ülke insanımızın aydınlanmasında, bilinçlenebilmesinde, üzerlerinde oynanan oyunları ve kendi umarsız , aciz salıvermişliklerini görebilmesini sağlamak gibi bir hedefte, üzerime düşen görevi yapmaya çalışıyorum sadece. Bir insan , ne kadar ne yapabilir, neyi başarabilir gibi negatif algılardan sıyrılarak her birimiz tek tek bireyler olarak toplumsal aydınlanma , hak ve özgürlüklerimiz adına üzerlerimize düşen görevleri yapmaya başladığımız zaman, bunun toplum katmanlarında da yayılması ve olumlu sonuçlara ulaşabilmemiz mümkün olacak.
Karşımızdaki güçler, çok net, dünyanın emperyal silah tüccarı ve sömürgeci emperyalist büyük güçleridir. Her ülke içerisinde büyük para ve silah güçleriyle satın aldıkları , sinsice eğittikleri ve lehlerine kullandıkları, her ülkenin vatan hainleri, bu büyük süper güçlerin en büyük tardımcıları, taşeronlarıdır. Bu nedenle işimiz çok zordur. Yine de azmimizi yitirmeden, kendi doğrularımızın yolundan gitmekten başkaca da bir çaremiz yok.
Uzattım özür. Tekrar teşekkür ederim şiire ve konuya getirdiğiniz açılım için.
Sevgili Mert İnsanın en uzun yoludur insanın beyninden kalbine giden. Kötü düşünerek bir insan güzel sevemez. Güzel insan olamaz. Bunu sağlayamayınca da hal bilmeze , dil bilmeze, yol bilmeze maskara olur. Mesajların çok güzel şiir çok güzel. Bu güzelliğin güne taşınması da güzel. Tek eksik yokluğun :(((
Var olun Ayşe hanım. Bu şiir ve buna paralel amaçlarla yazılan pek çok toplumcu eleştiri şiirlerini okuyup da, " Ne var şimdi ortada ? Dert, sorun vs ben görmüyorum . Her şey yüce yaradanın takdiriyle gelişiyor ve insanlar bunlara biat edecekler kardeşim. Vız vız etmeyin işte yaradanın emirlerine itaat edin, halinize şükredin. .. Her şey güzel, sorun yok, içimizi karartlayın " mantalitesinde insanlar pek çok "
Kime, neden arka çıktıklarının , kimin günahlarına bilinçli bir biçimde , görmezlikten , duymazlıktan gereler " dilsiz şeytanlıklarla " ortak olduklarının bilincideler mi ? Maalesef hayır...
Toplumlara ve mazlum insanlara karşı yapılan her zulmü ve çirkeflikleri, tanrıya maledip, tanrının emri budurbunu severek çekeceğiz. cennetimiz buradan gelecek aymazlığına düşürülmüş bu kitlelere de acımak gerekiyor.
Bir slogan vardır. " susma, sustukça sıra sana gelecek " ... Onlar, sıra bana da gelsin fark etmez. Her şey tanrının emri, olana bitene razıyım ve gönüllü olarak kabulleniyorum modunda oldukça da başlarına tanrıdan değil de, kullarından her çirkef ve musibetin yağması da kaçınılmaz gerçeklerimiz haline geliyor.
Her insanın akıllı olması güzeldir elbette değerli kalem. Yeter ki insanlar Akıllarını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasınlar.
'Akıl, bir başka akılla çift oldu mu, ışık çoğaldı, yol belirdi demektir.'
Umarım büyük insanlık kendi Aklına hizmet etmek için bir gün gelir cesur olur , hür olur .
Şiir ve anlatımınızdan anladığım kadarı ile ; Akıl, ruh ve gönül . Aklı geliştirmek için bilim. Bilimi geliştirmek için akıl gerekli. Biri olmassa diğerinin bir anlamı yok
Gerçeği gören, yazan mert yüreğinize saygımla daima .
Tanrı Türk milletini ve Mazlum halkları, kardeşlerimizi korusun daima Hürrüyet için Şiirler yazalım BİZ .
Nazım Usta 3000 yıl sonrasından dahi Büyük İnsanlığın söyleyemediğini insanlığa söylemeye devam edecektir Şiirlerle Birlikte .
Unutma Umutla .
ASYA-AFRİKA YAZARLARINA Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tıpkı benim orda arslanın ağzındadır ekmek ejderler yatar başında çeşmelerin ve ölünür benim orda ellisine basılmadan sizin ordaki gibi tıpkı bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek şiirler bayraklaşabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeşlerim sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz toprağı sürebilmeli pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli dizlerine kadar bütün soruları sorabilmeli bütün ışıkları derebilmeli yol başlarında durabilmeli kilometre taşları gibi şiirlerimiz yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz
Nâzım HİKMET
.
YAŞAYANKELİME tarafından 2/5/2016 10:10:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
İyiden, güzelden, doğrudan, haktan, hukuktan, helal kazançtan yana sicilleri bozukların ; kutsal din ve inanç duygularını, toplumlar üzerindeki uyguladıkları sömürü ve adaletsizlik düzenlerini korumak ve güçlendirmek amacıyla daima kötüye kullandıklarını görüyoruz.
Büyük insanlığın sofrasından ekmeğini, zeytinini, soğanını çalan hırsızların, karşı hak mücadelelerinin yollarını kapatabilmek için de insanlığa " rızkınızı veren de tanrıdır, alan da tanrıdır. Her şerde bir hayır vardır. Halinize şükredin " tadında, biz yapmadık o yaptıııı ! güzellemeleriyle, başınıza gelen her musibet, tanrının ilahi emridir ve itaat etmekle, her türlü şerre de şükretmeye mecbursunuz, yoksa tanrının cehennemine atılacaksınız. Bunlar günahtır. Sessiz kalın, ulu emre itaat edin. Günaha girmeyin pompalamaları ... Oysa malını mülkünü haklarını özgürlüklerini çalan, çırpan, hem halkları hem devlet imkanlarını zimmetlerine geçiren, haram zehir zıkkım olan her biçimde suistimaller ve talanlar karşılığında birilerinden rüşvetler alan çakallar ortadadır.
Yüce tanrı, islam inancımıza göre yüce Allah (c.c.) alemleri yaratmıştır . Dünya alemler içinde yalnızca bir toz zerresi.Dünya nimetleri vardır bütün büyük insanlık için, hayvanlar ve bitkiler içindir bu nimetler. Ve her insanın o nimetlerden eşit oranda pay alması gereklidir. Çalışmak, emek vermek, üretmek ve karşılığında hakkını alabilmektir bütün mevzu. Oysa, 3 maymunu oynamaya alıştırılan toplumlar ve bireyleri, her şeyden sorumsuz, maymuna bak maymuna oyununa yönlendirile yönlendirile, ben yapmadım bak o yaptı ! yalanlarıyla kandırıla kandırıla, olan biten her haksızlığın , çirkefliğin yüce tanrının takdiri ve emriyle yapılmakta olduğu inancına yönlendirilmekte ve bu anlayışla da, asla hiç bir kulun yanlışlarını sorgulayamaz hale gelmektedir.
Oysa, her dinde de tanrı tektir ve kul hakkı yenmesini, olur olmaz nedenlerle canlara kıyılmasını yasaklamıştır. Haram olan, günah olan nice nice şeyleri kullarına anlatmış ve yasaklamıştır. Kullarının, tanrının da yasakladığı ve günah olarak saydığı çirkinlikleri yapmaması, yapanları da sorgulaması ve dışlaması, kendi haklarına sahip çıkmaları beklenir. İşte dini inançlar çarpıtılarak önlenmeye çalışılan şey, hak arama, hakkını hukukunu koruma, savunma ve özgürlüklerine sahip çıkma mücadeleleri değerli yürek.
Konuya hakimiyetiniz ve çirkin gerçeklerimizin, büyük toplumsal yaralarımızın dertlerimizin farkında oluşunuz ve yol, yön verici yorumlarınız katkılarınız için teşekkür ediyorum.
Dinini, inancını, dinimizin ya da o dinlerin kutsal kitaplarında ve yüce tanrının emrettiği gibi , insanlık lehine, özgürlük, hak, hukuk, adaletin tecellisi yönünde yaşayan has ve ideal yüreklerde güzel insanlar da yok değil elbette. Onları ; yazdığım eleştirilerden daima tenzih ederim. Ama istisna durumuna düşülüyorsa, istisnaların da kaideyi bozmadığını da akıldan çıkarmamak gerekiyor.
daha öcede ifade ettiğim biçimde gidişat öyle görünüyor değerli Kalem.
yoklar ve varmış gibi görünenler arasında çekilmez bi pisikolojik savaş oyunu oynatılıyor
tekknolojik dinsiz, imansız bir din aşılanıyor insanlık kendini aştı mı ki ha bire aş aş diye hormonlu genetiksiz duygularla yapay kurgular aşılanıyor hücrelere
bazıları seyrediyor bazısısı ver yansın ediyor konuşuyor eylemler azalıyor ölümler çoğalıyor
oyuncular rolünü iyi oynadıkça aynı filim çevrilmeye devam ediyor
değişen bi şey yok
taaaaa ki
neyse !
Bilginin cömertçe yayıldığı ve dağıtıldığı bir dönemde yaşıyoruz . Doğru ve yanlış bilgileri birbirinden ayıklamak gerçekten zor
Herkes kutsal, herkes değerli , herkes akıllı, herkes zeki, herkes masum, herkes cennetlik , herkes haklı bu devirde kendince .
Bu toplumsal bunalım şiirlere, kalemlere, sanat eserlerine yansıması kaçınılmaz elbette .
Çocuklarımız bu buhranları okuya bildikleri şiirlerden, yazılardan, dinleyip, söyleyip, öğrene bildikleri tarihi bilgi, bilim olduğu kadar ve şarkılarla, türkülerimizle hatırlaya bildikleri kadar gerçeği yaşamaya çalışacaklardır .
Biz şiir yazmaya devam edelim hep birlikte . Ben teşekkür ediyorum Değerli Kaleminize .
Bana söylenecek söz bırakmamışsınız. Aynen de öyledir. Aklın devreden çıkarılması ve büyük toplum yığınlarına hükmedilmesi , onların rahatça sömürülebilmesi için, o toplumların beyinlerini, düşünme, değerlendirme, bilimin ışığıyla test edip doğruları bulma yeteneklerini geliştirilmemesi, tam tersine de sıfırlanması gerekir. Bunun en hızlı ve başarılı sonuç veren yöntemi, din'in , inançların , birer uyuşturucu gibi insanları koyun sürüleri haline getirmek amaçlı kötüye kullanılmalarıdır.
İnsanlık, ilkel çağlardan beridir daima bir yaratıcıdan korkmuş ve çoğu zaman akıl erdiremediği doğa güçlerini, gök, deniz, güneş, ateş, yıldırım vs vs tanrılaştırarak o tanrılara acziyet içerisinde , kendilerine zarar vermemesi amacıyla tapınmış, yalvarmış ve hatta çeşitli kurbanlar vererek gönüllerini almaya çalışmıştır tanrılarının.
Tanrı korkusuyla, haaa! bakın Tanrı sizi cehennemine atacak ve cezalandıracak, şöyle, böyle yapmazsanız gibi din ve inanç kullanılarak yapılan her iş, her uygulama, en başta da her siyaset , insanların din ve inanç duygularının sömürülerek onların ses çıkaramayan, ezik, büzük, mıymıntı, ezilen, sömürülen toplumlar haline gelmelerinde bir yöntem olarak acımasızca kullanılmaktadır.
Nazım ustamızı, büyük usta'mızı sevgiyle saygıyla anıyorum. Çok teşekkür ederim bu harika yorum ve ustanın şiiriyle şiir sayfamı onurlandırdığınız için.
yoksulluk, açlık, perişan çocukları sergileme üzerine yapılan sanat bence içinde gizli bir duygu sömürüsü saklayabilir.
mert bey'in bize hatırlattığı, yukarıda yer alan şiir-nazım'ın şiiri-- bu düşünceyi doğrulamıyor mu. akrep gibi olan bizler değil miyiz. DİKKAT EDERSEK; hata bizdeyse, zavallıyı resmetmek niye? acımanın vicdanda bıraktığı vazgeçilmez sızının söylemi karşısında objektif olmak zor.
Hata bizde ... ve o zavallılar bizim yüzümüzden açlıktan ölmekteler ... çok mu zor bunu dahi anlamak ... onları resmettim çünkü onlar günah defterlerimizin bir sayfası ... sayelerimizde, dünya ne haldedir?
Evet aç , perişan , yoksul , aciz , öksüz çocuklar , insanlar , halklar üzerine yapılmalıdır toplumcu sanat ve bunlar resimlenmelidir. Körleşmiş gözlerin uykulardan uyandırılabilmesi için.
Olan biteni anlamak için,özgür birey ve özgür toplum duzeyine ulaşılması gerekli dir. Buda dar manada milyetçilik-şövenizim belasında kurtulmakla mümkün olur.O zaman insanlar, nasıl avutulduğunun farkına varırlar.tabi kardeşin kardeşe düşürülme durumuda anlaşılır.
Nazımdan bu yana yine pek çok değerli şair toplumsal sorunları irdelemiştir ve şair toplumdur aslen gerek kendi hayatını dile getirerek gerek genel topluma hitap ederek tarzınıza kimsenin sözü olamaz olan önce dönüp şiirine baksın ki bu sorunları görmezden geliyorsa utansın tebrikler çoook anlamlıydı
Dünyanın da, güzel ülkemizin de hali ortada... Hala üç maymunu oynayanlar var. ONlar kendilerini iyi biliyorlar bundan eminim de, oynadıkları mışmış çılık oyununun ve kuş kadar akıllarıyla, küçücük şahsi çıkarlarının arkasına düşüp, insanları değerlendirmelerini de gülümseyerek izliyorum .
E ne demişler, sel gider kum kalır... Dünler aylar ve yıllar geçer gider de , şiirler kalır geride... Sormazlar mı adama, yahu bu insan bu memlekette vatana millete memlekete ve kendi insanına hiç mi şiir yazmayı düşünememiş de goygoy culuklarla gün geçirmiş ? diye ...
En sevdiklerimin başında gelen büyük vatan şairi Nazım'ın bu şiiri, yaşama bakışımın bir özetidir.
Dünyanın En Tuhaf Mahluku...
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947 Nazım Hikmet
" Bu nedenledir ki, hiç kimse bana neden bu tarz şiirler yazıyorsun " larla gelmesin ... Nazımdan bu yana kaç yıl, yıllar geçmiş ama bu yurdun insanının dertleri sorunları hep aynı... Bunun sizlere anlatması gereken şeyler olmalı diye düşünüyorum...