Tırtar / Köyzede
köyzedeyiz işte
felaketzedelik gibi bir şey değil köyzedelik hiç değilse köylülük üzerine hikayelerimiz vardır askerlik muhabbetleri gibi koç, beygir, köpek hatta pelvan güleş üsdüne, işin aslı böbürleniriz köyzedelikle ekin ekmenin kutsallığı vardır bir yüreklerimizde oysa; sanayideki zurnanın son deliği işçilik için bile, olmadık, onursuz birilerinin inayetine sığınırız nedense bebeklik, çocuklukla arefe, bayramı da toplasan üstüne yıllık izinleri de koysan ömrümüzün üçte biri bile değildir oysa köyde geçen kısmı ömrümüzün ancak; şehirli de olamamışızdır bir türlü belki kabul edilmediğimizden ya da ister beceremediğimizden, ister istemediğimizden neye sayarsan say.. ama gerçek değişmiyor netçe itibarıynan; sapına kadar köylüyüz vesselam köydekilerce kabul edilmese de damarlarımıza işlemiştir köylülük; insanın art niyetsiz, dürüst, garibanını severiz aslında hiçbir işimize yaramamıştır dürüstlük kaç defa bu yüzden bin pişman edilsek de şeytana uymaya ahdetsek de vazgeçemeyiz.. “birinin hakkını yediğimizde çoluk-çocuğumuzdan çıkacağı”na ikna edilmişizdir o yüzden dua ederken bile çocuğumuz kazansın diye dua torpille olmazsa “parti ganalı” ile işe girmesi hususunda kıç yalamaya gönlümüz razı gelmemiştir. insanın, insan gibi insan olanını toprak gibi toprağı dereden bile aksa suyu dağın başında da olsa tertemiz havayı köydeki gibi olmasa da kekiği öyle çaymış, kahveymiş kekik içer gibi içemeyiz rahat değildir içimiz bir şeyler kutsaldır bizim için ömür, toprak, su ve hava ve ekmek, ekmek veren el ekmek hem kutsaldır hem vazgeçilmez aşsız olabiliriz belki de ekmeksiz asla! ekmek; sürüp tarlayı tohumu yeşertmek yarınlara ekmek olacak unun buğdayını başak verecek ekinin tohumunu bu günkü ekmeğimizden keserek ekmektir hatdizatında dalından kopartılan meyvenin, sebzenin kimin bahçesi, kimin bağı, kimin ağacı sormadan, bilmeden kopartıp yediğin soğukluk ; bostan, çağla, üzüm, armut, kayısı dikip, sulayıp, budadığı ağaçla birilerine bir solukluk , yorgunluk gölgesi ikram eden kulu yaz gününde serin akan bir pınardan yüzüne su çalmakla bu suyu yolcuya yakın edenin mutluluğunu yaşamasına vesile olacaksın ya da suyu bir yol üstüne ulaştıracaksın doğmak yaşamak değildir geceye ay olmalısın sabahın güneşi bir gül için değildir.. insan olunmaz ömür sürmekle dünya ısınmaz bir sen gülmekle varlığınla yokluğun farklı değilse ha gelmişsin, ha gelmemişsin kime ne? "bak şu bunar ne güzel su içecek tası yok kırma insan kalbini yapacak ustası yok" DİPNOT soğukluk: yenilince serinlik ferahlık veren yaz meyveleri solukluk: nefeslik, dinlenme yeri soluk almak; dinlenmek ’bak şu çeşmenin haline, su içecek tası yok; kırma kimsenin kalbini, yapacak ustası yok.’ Hz Mevlana |
ya da suyu bir yol üstüne ulaştıracaksın
doğmak yaşamak değildir
geceye ay olmalısın
sabahın güneşi bir gül için değildir..
insan olunmaz ömür sürmekle
dünya ısınmaz bir sen gülmekle
varlığınla yokluğun farklı değilse
ha gelmişsin, ha gelmemişsin kime ne?
varlığınla yokluğun farklı değilse
ha gelmişsin, ha gelmemişsin kime ne?
Gerçekten çok doğru.
Köylü ne kadar uğraşsa kendini kabul ettiremiyor şehirliye.
Gerek de yok zaten.
Hepimiz de insan değil miyiz.
Bu önemli.
tebrikler,
selâmlarımla..