Tırtar / Ziyaret“-köyün bütün sokaklarını arşınlıyorum elim varıyor, tek tek sıradan bütün kapılara, dilim varmıyor birilerine birilerini sormaya korkuyorum “-sizlere ömür” duymaya sormaya kalkmadan daha “sizlere ömür” okuyorum herkesin bakışlarında gözler gözlerime bakmıyor, gözler yere bakıyor, kaçıyor saklıyor acılarını Yanık Evin; yanık taşı toprağı, yabani otlar kaplamış yıkığı tümden bu badem ağacı, başını nasıl kurtarmış onca sürüden taşlar hâlâ isli, o ev hâlâ yanık! çürümüş, her biri bi yanda gargacık-burgacık hatıl ağaçlarının söğelerin ayakta kalanları” “-sa(hi)bısı ne hayrını gördü de buradan daş alan ne hayrını gör(e)cek kim neytsin yanık evin daşını hemi ev yapan mı kaldı, koca köyde ev yapcak olan mı? köyde kalsa neydecek iki sunum ekmek var mı” “-satıp-savıp köyde neyi var neyi yoksa şe(hi)re göşdü birer-ikişer ümmet-i müslümanın evladı bir lokma ekmek bulsa elden gelse atmışındakınnar bile göşcek yaş yetmiş, iş bitmiş demeycek ileşberlik garın doyurmayo gayrık nerde eskinki i(n)sannar, nerde eskinki insannık ne o hava, ne o esgi su galdı” “-da(h)a dün gibi gözümün öğünde, işdeci(hi)ki bobam ıramatlık; hu merdimen daşına oturup da kesere sap düzerdi dörpüyü bırakır, cam gırığıynan alışdırıdı anam hurada yayık yayar kesesini söğedeki hu mıha asardı da ayranın suyunu sırkıtdırırdı zahar ayran kesesine ğonan eşşeğarılarına mı dokandım netdim ise başladım höykürmeye nası a(ğ)layon bobam ıramatlık elinde tahraynan gelikene ben yırtınıyon “kesmeee, kesme gadın bobam kesme a(ğ)lamacan” desem de narasın bi yandan da bulgur gibi döküyon iki ğözüm iki çeşme.. ıramatlı a(ğ)layan çocuğa ta(ha)m(mü)il edemezdi “kesmecen olum len” file deyoya narasın “-al kendin dokandır” ı-ıh anam filen girdi araya elim somun gibi şişdi gonu-ğonşu, akrannarım çocuklar deliğanlılığımızda olannar dünürcülüg edenner nişanımıza, düğünümüze gelenner bir bir öte dünyayı boyladı hurada davıl çaldığında oynayannar ala erkecin etini do(ğ)rayannar kazan altını ölçeren abılalar oku, pişmiş , tavlı ekmek, su dağıdannar, hiç olmamışlar, hiç ölmemişler sankı anamın-bobamın cenazesine gatılannar birer-birer göçennerin salından dutannar çoğunu Ortadepeye ben goyup geldim kendi elce(ği)ziminen onnarı goyup da…………. nere ğedeyin nerelere gedeyin gayrı hı! ………..” “-hey gidi hey neyimiş dee……. onun köpe(ği)ne “oşş” denmiş bunun tavığına kış ekini güdülmüş anı kakılmış hanı falan zaman höyle eytmişimiş de filan zaman böyle demişimiş vay anasına be ömür gelmiş-geşmiş kim kaldı …….. DİPNOT arşınlamak : bir şey arıyormuş gibi merakla, ölçer gibi boş yere dolamak kargacık-burgacık: eğri-büğrü, düzgün değil hatıl : ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton inşaat/duvar bağlama ögesi söğe/söve: girişin kenarlarındaki dikme, kapıyı duvarlara tutturan ağaç veya pencere çerçevesini duvara rabdetmeye yarayacak duvarın bölümü sırkıtmak: suyunun süzülerek akmasını sağlamak, ayranın fazlalıklarının ayrılması için asılması, çıkıntıların alınması ateşin kazanın tam altında yanmasını, ısının ne olması gerektiğine göre ayarlanması (helva köz ateşte hazırlanır) abıla (abla) işi bilen/ otoriter, usta kadın.. öncelerden ağa karısı pişmiş: aş, yemek, pişirilmiş yiyecekler |
Kalemin susmasın
__________________________________Selamlar