Beynimde bir mağara içinde yarasalar Uykudayken emiyor ince ince kanımı Belki biraz gülerdim bir işe yarasalar Gün ufuktan doğarken acıtıyor canımı.
Uyanık caddelerde yalnız ben yürüyorum Perdeler açılmamış kocaman kutu gibi Anıları gölgemle peşimden sürüyorum Giriyorum içine kapanca kuytu gibi.
Sanki masalda kaldım bir varmış bir yokmuşum Ankaları doyurup aşarım Kaf dağından Sadağa sadık kalan can almamış okmuşum Salâha ermek derdim bu örümcek ağından.
---------------- ----------------- ŞİİR ÜZERİNE GÖRÜŞLERİM Beynimde bir mağara içinde yarasalar Uykudayken emiyor ince ince kanımı Belki biraz gülerdim bir işe yarasalar Gün ufuktan doğarken acıtıyor canımı. Kapı gıcırtısına oynamak diye bir deyim vardır. Bazı insanlar da kapıyı bile ritimli gıcırdatırlar. Afet Kırat da bunlardan biridir. Bence şair bu şiiri “yarasa” sözcüğündeki cinası, bir şiir içine almak için yazmış. Bazen bir şiir bir dize için yazılabilir, bazen de bir edebi sanat için. Şiir, mağara ve içerisindeki yarasalar anolojisiyle (andırış/somutlama) başlamış. Şairin canını acıtan, yarasalar değil, günün (güneş) ilk ışıklarıdır. Aslında şiirlerini gece yazan Kırat, tabiri caizse bir gece kuşudur. Yarasaların da gece kuşları olduğu bilgisiyle baktığımızda, Kırat’ın beyin kıvrımlarında ne tür kimyasal reaksiyonlar olduğunu tahmin etmek güçtür. Eğer mağara-yarasa anolojisinin kaynağı gördüğü bir rüyaysa bunun için de psikanalitik şiir tahlili gerekir. Uyanık caddelerde yalnız ben yürüyorum Perdeler açılmamış kocaman kutu gibi Anıları gölgemle peşimden sürüyorum Giriyorum içine kapanca kuytu gibi.
Bu ikinci birimin ilk dizesindeki “uyanık caddelerde” bağdaştırmasının ilk anlamı caddelerin uyumadığıdır. Bu bir anlamda doğru olabilir; en azından sokak kedi ve köpekleri caddeyi uyutmaz, günün ilk ışıklarında yol alan arabalarla birlikte. Fakat burada uyanık cadde, mecaz anlamıyla kullanılmıştır. Olup bitenleri gören, belki kurnaz, belki biraz tehlikeli, her an harekete geçmeye hazır cadde. Dolayısıyla bir kinaye sanatı var. Üçüncü dizedeki “Anıları gölgemle peşimden sürüyorum” (sürüklüyorum değil). Çocukluk anılarımızda arabalarımıza ip bağlayıp sürdüğümüz günlere gönderme de var. Sürüyorum sözcüğünün hem sürmek (arabayı) hem sürü[kle]mek anlamı olduğu için iham sanatı, yoruma göre tevriye sanatı vardır diyebiliriz. Bu kıtada her ne kadar caddelerde yürümekten, evlerin pencerelerinden bahsetse de dördüncü dizedeki girmek fiili bunlara değil, peşinde sürdüğü/sürüdüğü anıların içerisine girmektir. O anıların birinde küçük bir kapana (kapanca) girdiğini de söylüyor.
Sanki masalda kaldım bir varmış bir yokmuşum Ankaları doyurup aşarım Kaf dağından Sadağa sadık kalan can almamış okmuşum Salâha ermek derdim bu örümcek ağından. Son birimde şair bu anısını anlatmıyor: Masal başı tekerlemesini bir varmış bir yokmuşum şeklinde bir imge olarak kullanıp bir anlamda masal deyip, anı deyip geçiştiriyor. Ama yerin yedi kat dibinde de olsam, Kaf dağının arkasında da olsam yapmam gerekeni yapar güçlükleri aşarım da diyor. Aslında ben kimseye zararı olmayan sadık bir insanım. İsteğim, mevcut sıkıntılardan, dertlerden kurtulmak rahata ermektir mesajını veriyor. Bu dizedeki “Sadağa sadık kalan can almamış ok[muşum] Eros’un okunu (aşkla yaralama) akla getiriyor. İlaveten sadakat duygusu, sadak sözcüğüyle somutlaştırılarak bir benzetme yapılmış; ancak sadakat benzeyeni dizede yer almadığı için eğretileme (açık istiare) sanatı olmuştur. Yine kendini oka benzettiği için benzetme (teşbih)sanatı da var. Sadak, ok, can almak sözcükleri anlamca ilişkili olduğu için bir tenasüpten de söz etmek yanlış olmaz. Örümcek ağı benzetmesi de bir başka açık istiare.
Yapı: Yarasa, dörder dizeden oluşan üç birimlik bir hece şiirdir. Birimler arasındaki ilişki vardır: İlk birimde uykularının bile kendini tüketmeye çalıştığını ama asıl acı verenin gündüz akla gelen sıkıntılar olduğunu, ikinci birimde anılarıyla birlikte yaşadığından, o anıların bazılarının da pek güvenilir olmadığından, üçüncü birimde ise sıkıntılardan kurtulma isteği dile getiriliyor.
Konu: Şairenin yaşamında sıkıntılar çektiğinden ve bu sıkıntılardan kurtulma isteğinden söz ediyor.
Ahenk: Bu şiirde ahenk hem 7+7’li duraklı hece ölçüsüyle, hem çapraz uyaklarla hem de şiirin belli kısımlarında aynı ünlü ve ünsüzlerin tekrarıyla sağlanmıştır:
Sadağa sadık kalan can almamış okmuşum Salâha ermek derdim bu örümcek ağından.
Dil ve üslup: Yaşayan Türkçeyle yazılmış bir şiirdir. Şiirde, az kullanılan kapanca ve sadak sözcüklerinin yanında ezanlarda duyduğumuz eskimiş salah sözcüğü de kullanılmıştır. Şair şiirini sanatlı (süslü) bir üslupla yazmıştır.
Noktalama: Noktalamaların kullanımı gereksizdir. Konması gereken yerlere nokta konursa da şiir esrarını bir ölçüde kaybeder. Bu şiirin noktasız olması, diğer şiirlerde zorunlu olmadıkça noktalamanın kullanılmaması gerekir.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YARASA şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YARASA şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
"Uyanık caddelerde yalnız ben yürüyorum" Caddede yalnız sen yürüyorsan, pencere perdeleri daha açılmamışsa uyanık değil uyuyan caddelerde denmesi gerekmiyor mu. uyanık caddeler demenin sebebi ne olabilir.
UFFUK tarafından 4/16/2022 4:31:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yine usta kalemden inci taneleri gibi güzel ve anlam yüklü dizeler dökülmüş sayfaya. Tebrikler Afet Hanım. Kutluyorum sizi. Selam ve dua ile kaleminiz daim olsun.
"Uyanık caddelerde yalnız ben yürüyorum"
Caddede yalnız sen yürüyorsan, pencere perdeleri daha açılmamışsa uyanık değil uyuyan caddelerde denmesi gerekmiyor mu. uyanık caddeler demenin sebebi ne olabilir.
UFFUK tarafından 4/16/2022 4:31:52 PM zamanında düzenlenmiştir.