Kum üstünde dolaşan rengârenk yelkenliyim Parçalı bulutları içimde taşıyorum El alem gül sansa da çoğu kez dikenliyim Günahsız bir yunusla birlikte yaşıyorum..
Nice olta savurdum güvertemden kumlara Kimi zaman uğradım gereksiz hücumlara Şifa buldum yeniden tutunup manzumlara Saklı duran gücümle engeller aşıyorum.
Gün geldi acı çektim yüzünden koyuların İçinden çıkabildim en dipsiz kuyuların Esiri de olmadım coşkulu duyuların Hedefim belirlidir artık ulaşıyorum.
......................
Evlat: Seviyorum ama fazla öfkeli Değişir mutlaka sabretmek yeter Ebeveyn: Yuvaları yıkar öfkenin seli Zordur karaktere atılmaz neşter
Evlat: Sabır gülüm soldu çok zor dayanmak Ne huzurum kaldı ne güzel bir tat Ebeveyn: Ocağın içinde gerekir yanmak Çare mi olacak ayrılmak evlat
Evlat: Ne yapmak gerekir artarsa sorun Düzelir mi acep verirsek müddet Ebeveyn: Öncelik sendedir hiddetten korun Arkanda oluruz başlarsa şiddet.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yelkenli şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yelkenli şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bir sabaha uyanmak, o kum üstünde dolaşan yelkenli misali, her adımda koyu gölgeler, her nefeste bir fırtına, aşka içten içe savrulmak ne de ağırdır, çocuğum, her anında derin kuyular, her duada bir hüzün.
nereye baksam, parçalı bulutların altında, çığlık atan minareler, artık sessiz bir ağıt yakıyor. bu sokaklar leylâ, bu şehir bize düşman, bileklerimizde dikenli yollar, kan damlar birden.
bir tebessüm gibi yapıştı dudaklarıma aşk, her an dipsiz kuyularda sevişmek, her saniye bir mezar daha, kibirli yalnızlıklar içinde savrulan anılarım, kuru bir post gibi kaldı tüm meydan şiirlerim.
ey karanlığın kızı, sen bilirsin soluğumun soğukluğunu, bu gemi, bu sessiz liman, tek yolcusu sensin, toprağa okunmuş her hükümde, aşklar hükümsüz, dağılın lütfen, bu rüyadan uyanmak kolay değil.
bekliyoruz, gözbebeklerimizde yanar hep aynı umut, tanrı'nın telaşlı sözleri, acılarımızı gömdüğümüz yerde, orada biter hiç söylenmemiş şiirler, orada başlar bir yenisi. bak kum şehirlerine, ne acılar gömülmüştür oraya, banyodan çıkmış çocuklar gibi, ıslak ve soğuk cumartesi anneleri'nin elleriyle kurutulmuş. her sabah, bir fotoğraf daha özlenir, bir hatıra daha gömülür, ve bu şehir, bu çürümüş toprak, hepsine şahit olur.
ama bırak, yazsınlar yine votkalı, amfibik şiirlerini, çünkü asıl acıyı bilenlerdir bu şehrin gerçek şairleri. onlar bilir, aşkın ve ölümün iç içe geçtiğini, ve her dizede biraz daha eksildiklerini, ama yine de yazmaktan, yine de yaşamaktan vazgeçmezler.
"Nice olta savurdum güvertemden kumlara Kimi zaman uğradım gereksiz hücumlara Şifa buldum yeniden tutunup manzumlara Saklı duran gücümle engeller aşıyorum. AİK"
sanırım bu nadide dörtlük hepimiz için yazılmış. yaklaşık iki ayda üç ya da dört şiirle girdim deftere... sanırım bizim rehabilitemiz şiirlere kaldı efendim... severek okuduğum üç güzel dörtlük. şiir olarak her şey var. tebrikler ve saygılar sunuyorum...