küçük "p" ile konuşmalar -dünyalık hatırası-
“onlar ki,
ölüleri ölüler içinde değil geride kalan diriler için mermer bir taş üstünde, temiz suyla yıkarlar karnına bıçağı şişmesin diye koyar önünde saf tutarlar” dün, sabaha karşı vuruldum kim bilir kaçı gösteriyordu güzelim vakitleri yeryüzünün uçarı yelkovanı, ağırbaşlı akrebi güneş ve gölge saatleri, kum saatleri... emekli bir büyükelçinin gümüş cep saati, yani diğer bütün zamanların efendisi tükenmeye, tükenmeye, tükenmeye kuruldu... umut bunun neresinde? tanıdık bir şarkının son nefesinde... sabah ezanı, saba makamı... ve sarhoşlar ve dilenciler hep beraber bir ölümün şahitleriyiz işte umut bu ölümün neresinde? dün, sabaha karşı vuruldum bir kurşun göğsümü bir kurşun gibi deldi geçti kızamadım kurşuna kuşlar kanatlanıp gökyüzüne kurtuldu sarhoşlar bir iki sendeledi ben bir iki sendeledim... çözülüverdi ayakta duran halimiz kuşlar, -henüz kurşunlanmamış olanlar- mutlu resimler çizdiler gökyüzünde sarhoşlar ayağa kalktı yeniden dünyanın bütün halkları tarafından yalnız bırakıldım ölüm kimsesizliği güneş doğmadan kesilmişti nefesim dün sabaha karşı vuruldum öğlene doğru soğumuştu bedenim beni mermer bir taşın üstüne koydular güzel kokulu buhurdanlar yaktılar önce sağımı sonra solumu yıkadılar, yıkadılar, yıkadılar... bir güzel giydirdiler de sonra aydınlık bir avluya çıktık bilen bilmeyen geldi bedenimin önünde saf tuttular iyiydim, daha iyi oldum kimseler ağlamadı! beni omuzlarına aldılar dağ tepe dolaştık ilkin iki kişi askerlikten söz açtı esmer suratlı bir pamuk işçisi bir cigara sardı "iki fırtta ben çektim" sigara söndü, hükmüm okundu... dünyanın bütün pamuk işçileri tarafından terkedildim dün sabaha karşı vuruldum ikindi vakti eve dönmüştüm beyazlar içinde, tertemiz, çocuksu bir dünyalık hatırası bir nefeslik macera |
-henüz kurşunlanmamış olanlar-
mutlu resimler çizdiler gökyüzünde