Her Çıkmaz Anneye Çıkar Özlemekten Çıktığımız YoldaAnnem! dökme gözyaşlarını boynumdan karnıma, zehirledim senden gayrı bütün hasretleri, bıraktım geçtiğim ıssız yol kenarlarında… gör ki uyuyamıyorum işte! kendim içre döne döne sandalyemde. sessiz ve kimsesiz bir zaman boğmacasında, kelamı da kilitliyorum ciğerime. bütün iklimler mi aynı, bütün iklimler ikircikli karmaşa! göremiyorum anahtarını burnumun dibindeyken şu soyut hapishanemin… gitti bütün sevgililer hiçbirine mi gelmemişim? bu yüzden mi yaşama uğraşımı zehirlemişim? -kurumuş çatalında uyuduğum akça kirazlar- süpürge sapı da ehlileştirememiş hiçbirimizi annem; bu yüzden aykırıyız belki bu yüzden uyumsuz ve huysuz! şimdi gülüp el şaklatan şarlatanlığın, gözbebeklerinde ritim tutuyor yakamozlar. bitkin belleğimin mahcup metaforları; bulanık sulara eğilmekten de bıktı. sahnelenmiş oyunlardan sakar rollerden, biçilen janjanlı figüran elbiselerinden… -bir tartının garip ritminde kırıldı ayaklarım- gün be gün özlemekten çıktığım yolda; küfrediyorum yanıp sönen istasyon vitraylarına… vazgeçtim artık yaprağımın sevincinden, vazgeçtim ömrümü besteleyenden, kopardım aşkın kuyruğundaki şehbal’i bıraktım neşemi de şarkımı da kimliksiz bir adada kaldı hülyalarım... -notere götürüp nüfusuma aldırdım ben yalnızlığı- Annem! dökme gözyaşlarını saplama bağrıma. çeyrek asırlık hasretliğim, benim ilk göz ağrım; ilk aşkım, son tapınağım! gidesim yok yatağıma… hidayet dal/can sokağı lambaları |