Damla
İçimde garip bir huzursuzluk,
adını koyamadığım bir korku. Can cana çarpıp kedere düşüren. Sırlı camlardan kaçırdığım gözlerim, yağmaya amade hüzün. Gülümsemek, yüz yüze çekilen perde. Buzdan ellerim, tir tir nöbetlerinde gecenin. Ateş kütlesinden kopup yeryüzüne kayan taşlar, elmaslar, pırlantalar, yakutlar… Arşın hazinesinden arzın hissesine düşen ışıltılar. Sus, söyleme ne nedir gerçeğini. Düş kurmak son defa güzel olan herşey gibi sebebsiz sebebimiz… İyi misin. İyi miyim. İyi miyiz. Bilmediğimiz ne çok şey… Yüzünü gösterince güneş, ısındı havalar. Şaşırdı toprak, şaşırdı sular, çözüldü donlar… Issız bir yolda yürürken kaybolmayı diledim. Gök köprüsü altında cana düşen kıvılcım, tutuşan ormanlar, kendi yangınında kavrulan çöl. Susuzluktan çatlamış vadinin kalbinden bildiği sırlı ışıltı hayal-i Leyla. Ne âlâ ateş deryasına düşen damlayı görmek… Ne âlâ ateş deryasında "mumdan kayıklar yüzdürmek..." “fuzuli "o balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler!” Sude Nur Haylazca (Vaha Sahra) |
Bizde okuduk ve kutladık, yazan kalemini, yazdıran yüreğini
Gönlün abat olsun, ilhamın bol olsun, tüm şiirlerin benzersiz, mükemmel ve de şah eser olsun
Gönlüne, ömrüne bereket
Sağlıcakla