7
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1170
Okunma

yıllarca dünürcü beklediler sevdiklerinden,
ilk ve son kez onlara da yapıldı gelinbaşı
kızlar gelin olup, ayrıldılar evlerinden
gelin olup, köylerinden ayrılanlar da vardı
“köprüden geşdi gelin
saş bağın düştü gelin diloy loy
haldan bilmez ne fayda
söz anlamaz ne çare”
kapıyı sağdıcı tutdu, sandığı kızkardeşi
atbaşından tutdu ağabeyi, kayınpedere verdi
köyün alt yanında yolu kesmiş, delikanlılar
“toprak bastı parası” istemiş-koparmış muhtar
“gül ağacı boğum boğum
dert içimde düğüm düğüm
ayrılığın günü böğün
anam hakkımı helal et”
bir “Cezayir” çalmakta davul zurna
kadınlarda bir kamyon kasasına binme coşkusu
kızlarda birbirini kollayanların çığrış-bağrışları
allı yeşilli fistanlar
cartlak şarpılar
illa da gençlik
çocuklar koşup, kapalının arka merdivenine tutunma telaşında
her zamankinden keskin korna
…
kalabalık dağılmış, kız evi yasda,
kız anasının başı kara çekkili
kız babası derin kederler içinde,
"ehh" ne gelir elinden bin pişman olunsa da
eş-dost yalnız bırakmaz,
“-erkekler ağlamaz”
ama o baba
“-Allah geçim-dirlik versin”
“-amin”
"-amin"
herkesin “amin” dediği,
babasının da
en büyük dileği
inşaallah.. Allah pişman etmesin yeter ki..
“-boba bostanın bitti mi, tarlaya köken attı mı
beni verdin el o(ğ)luna, ahın yerini dutdu mu”
hiç görmedikleri, bilmedikleri ucara memleketlere
sevip-sevemeyeceğini düşünemeden bile
kucak açtılar; farklı seslere, adet ve geleneklere
ağa-aba dediler kendinden çok-çok küçüklere
“buraları sevemedim, gönlüm orada
yanıyorum tuz-biber yarada
deli gönül eremedi eyvah murada
ölüyorum tez yetiş merama”
her sabah gün ışıdığında,
sılaya döndü yüzleri,
evlerini, evdekileri,
döğüşdüğü gardaşlarını öğsedi
burnunda tüttü herbiri,
yumana kadar gözlerini
uyuyunca rüyasında gördü köyünü,
köyünde kendini
"-Yüksek-yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı-aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malim olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim
Anamın bir atı olsa binse de gelse
Bobamın yelkeni olsa aşsa da gelse
Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse
Uçan da kuşlara malim olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim."
bir acılara hüküm giymişlik,
bir ne yapacağını bilememezlik
bir handikap,
bir ürkeklik
bir boşvermişlik,
bir vazgeçmişlik
bir müebbet
bir idama hüküm giymişlik
çaresizlik,
çaresizlik
çaresizlik
“düyaya gelmek mi suçum-günahım•
sevmek suçsa her cezaya razıyım
idamlıksam gecikmesin infazım
müebbetsem al canımı Allahım”
gönül teli dertli dertli iniler
yüreği kalkar,
burnunun direği sızlar
sıkıntılarını unutur,
hasreti depreşir
gözlerinden siğim siğim yaşlar iner
aklı başından gider
aklına köyü düşer;
“Selanik içinde selam okunur
selamın sedası bire dostlar
cana dokunur
gelin olanlara kına yakılır
aman ölüm, zalım ölüm
üç gün ara ver
al başımdan bu sevdayı,
nazlı yara ver”
gurbet gelininin yüzü güler mi,
gelin gülüyorsa gurbetelde mi
eline, gönlüne kınalar yanmış
kahrolmaz mı, başlığına borçlanmış
aah o kahrolası
başlık parası
kim, kime, niye
satılan da o, borcu ödeyecek olan da
mahkum da,
kefil de
mahkumiyet hemde
ömrünce
...
DİPNOT
Yakıp Türküsü/Haccıların Emine (Şen-Türk)’den derlenmiştir.
Otobüs kasdedilmektedir
geçim dirlik: ailenin birbirleriyle ve yakınları ile iyi ilişkiler içinde olması, ekonomik yönden sıkıntı çekmemeleri özelikle maddi açıdan gelecek kaygısı, sıkıntı duymamaları
ucara: ücra, uzak, aralı, mesafeli, uzakta, kenarda-kıyıda-uzakta olan
öğsemek: özlemek, hasret
• Gönülden Gönüle
Fotoğraf için Sn Sabit KIZILHAN’a teşekkürler.
5.0
100% (11)