Eğre / Son
ökcesinden bağcıklarıynan asılıydı
yoldan yandakı köşe eğrede “geçi gönü”nden bobamın çarığı ebecezim “ha bi yadiğer işde” “hinci çarığı bilen, keyen mi ğaldı” dedi bi de çemrediği mor cızılı öneceğinden çıkardı “nazar boncuğu” cızılı gınnebi bi söğüt toka bi-kaş dene de ortasından delik iğde gliği ucunda guru; güççük bi tosba(ğa) yavrısı guru çarığınan ahbap olup da barabar yarenniğ etsinner uçu haralda çatı çatılaca(ğı)nın arifesinde merteklerden önşe “aşık makesler” atılı(r)kana "ay yavrım, ha hunu eğreye bi mıhlayvıvisen ben de hepiciğinize halvalı çomaç dürüvüren" Aziz Emmi; “o golay Döndü Ebe; siz bana eşşe(ği)n işdiği sudan verin önşe” deragap güçcük tasınan yeni desdiden Günsüz Suyu eletim, ellerimi bağladım önümde, dibini fıcıtıp ötelere “ömrün uzun ossun, düğünün güzün ossun” dedi “alcan gız bek gözel ossun” deye de ekledi Mercen Kazım; yan-yan bakıp Bobuş Emmilerin evine “aman deyen asdanım benim gibi fakır gızı alma, gözünü doyuraman valla” “Aziz Emmin gibi zengin gızı al, boban gibi fakır galma” “len onun bobasının gayınbobası goca köyün en birinci ağası” “emme bobası getmiş varmış tarlayı daşlı, garıyı gardaşlı yerden almış” “adamın bissürü dayısı, dezesi var a gapberif geder de zengin bi bobanın bi ğızını alıllar” Aziz Usda sakızını yapışdırdı düğere, sarılalak bobadan eğreye makes düğere, sarkdı eğreye, her e(h)timala ğarşı ayaklarından duttu Galfa Kazim ağzından aldığı sekizlik yesyeni mıhı çakdı yarı beline gadak, ucunu keserin deliğiynen yamalak nazarlıkları özene-bezene yamdığı mıha geçirdi makesin yoldan yanna, ta en ucuna" perçinleyvidi.. ikindin geçeni iki "boba" arasına ip gerilince Üssüğün Melit “dellal” ünner gibi ahaliye "gene mi geldii.. gene mi geldii Cennet-i âladan beri mi ğeldi" deye ünnedi herkeşler çapıt, çevre, yazma, havlı getirdi.. o verdi; Çırak Memed bobalar arasındahı ipe serdi Usda Melit elinde gösderelek devam etdi.. kim ne getirdiyse tek tek ba(ğı)ralak ünnenirimiş “Küpüş Hesne Gellabam peşkir getirmiiiş..” “ovada çifti işlesin, dağda sürüsü kışlasın oğlan eversin, gız gelin etsin o bizi memnun etdi Allah da ehliyalını bahtıyar etsin” Dervişin Kazim “senin okuluklar yığıldı ğaldı” dedi eğrede ipi nazar boncuklu, iğde glikli tosba gurusu bi de bobamın bağcıklarından asılı çarığı eyatlı bir yel esse barabar savrılır tosba gurusu, esgi çarığa ildikçene “gıldır, gıldır” sallanır.. ıldır ıldır parıldar ipindeki mavı “gök boncuk”, “nazara birebir”, “eyi kine asdır(t)mışsın Döndüce; mavı!; gök-göze bek eyi ğelir” “Allah gök gözlülerin nazarından emin eylesin” deye içimizden gizli gizli bildiğimiz her dovayı okurduk.. tüm dovalara eşgere “Amin” der, elimizi yüzümüze sürer hemi de kaşlar-kaşlar kerre! ha? bi de neyeyse bi dene bile “cizme” olmadı ğetdi bizim evde---------- *** agamın papbası bana geçince taha do(ğ)rusu, ona yenisi alınınca benim olan “yirik papba” ya tığ, piz ve mumlu ipine(n) Üssük Dede ğibi özene bezene yorakla yama kimbili(r) Dedemde taha ne hünerler varıdı; görsen! mübarek her işine “dört elle” sarılı(r); el gadak tenikeyi, yeni mıhına(n) nokda-nokda deler solüsyon uçu zımpara, saplık uçu dörpü uydurur gatiyen müsama(ha) etmez gayafişine erinmez; cam gırığıynan sürter, ele alışdırır kesere-bele, gazmaya-küreğe, gosaya sap dakca(ğı)nda söğüt dalından orak sapı uçu şiş yakar, deler saplar pinarı üter-eğer-büker; eğeyf, atkı, dirgen, çekgi yaparkana ısladır gönü beldenat sırımlar harman süpürgesi döğer, gosa dişer, yortu döşer lazım olanı benden isder, boyumdan böyük iş buyurur bizde yoksa gonşuya yollar işin yoğusa; geş annacına bak dur azameti, ciddiyeti; mahareti seyiret sayesinde müstamel yoraklı papba, acanta olur “meh bakalım ağğa! taha yesyeni” dedi kendi elceğizleriynen keydirdi, “agayınkından gabadayı oldu hemi, hemi de bu gıslavet” aklısıra keyf bağışladı haddizatında meselenin aslı-asdarı benim uçu(n) en möhümü onun “elinin emeği” olmasıydı gerisi hekaye, zaten yani öyle münasip görmesi yeterdi bana necik gerisinden; ötesini neneyen, valla etiraz aklımın ucundan bile geşmezdi "O" ne derse inanırdım, sımsıkı duttum, ayağı gırık geçinin buynuzlarını debelendi gaale almadım, damın gözarasında zipli, mıh sandığının alt tahtasını getirdi çuvaldızınan seyikledi , şelek çapar yazmışın arka bacağını yerli-gatli yerli : ol gör, bir türlü, asla, mümkünü yok goyvumadım.. içim getse de "beğirmesi"ne aldırmadım bi yandan da imt(ih)ama devam etti “Allah kaç?, nerede?” “……….!” “kimin ümmetisin”, “……….!” “kimin zürriyetisin” “……….!” "imanın şartı" “……….!” "islamın şartı" “……….!” "oku bakalım Gulfalla’yı" “ ……….!” nayeti epeyi bi sustu, çapar yazmışın canı yanıyomuş, aldırdığı-maldırdığı yok ni’nesin dedi(ği)ne ğöre "bu işi yapması" gereğiyomuş baya bi fakıt gözlerimin içine-içine baktı duralakdan dene dene gonuştu “-ağğa” dedi, gene epili bi durdu; dut yemiş bülbül ğibi belki de d(iy)eceni unutdu; ben de sustum! bekledim tabi ağzının içine bakdım durdum “süt dökmüş kedi ğibi” çok böyük bi ğarar verdiği belli böyle zamannarda cızırtı edilmezdi “bekle! anandan evel ahara ğirme” derdi gözüyün içine içine bi bakar, o ğadar nayeti “deliğannı!...” dedi, duralakdan; “hu an etibarıyna(n)” .. “senin yetimlik-gopillik bitti adamakıllı; böyüdün ga(y)ri” sen baya bobayiğit bi herif oldun, bak hinci aklıma ğeldi de hakkaten yau! ben o ğün böyüdüydüm sanısın o takike boyum uzadı şırkdüştüyü kendim aştım, eşşeğe kendim binmeye yeltendim; o ğün ik-diba Mullapak depesinde daş çıkaran bobama ommaşlı azzık götürdüm.. he(y)benin bi ğözünde daş! ötekinde güçcük desdiynen su! asıl mesele Leleklerin Garabaş Osmançavışların Güdük Köpek korkusu başga gorkdukların ne dersen Gökderenin bozyamaç Azizlerin deremalle köprüsü iki ağaç besmele çekdim Hacallar mallesine varana gadak dova okudum çelimsizliğimi, gebeşliğimi unuttum, Harmanyerini geçip köpekleri aşıtladınca kendime ğeldim, iresmen beyo(ğ)lu ğibi gasaldım.. yorak yamalı gıslavet papbalarımına(n) boz eşşe(ği) ma(h)mızladım umurumda değilidi gıslavet papba.. ayağımı vuran yama… dedemin elinden yorak..! papbam eşkere birkaç numara böyüğüdü oyusa dedem; “seneye de keyersin” deyicekleyin.. avundum.. barnaklarımı büküp, pabbanın kahına basarak “tarrık-turruk” sürüdüm. memnin olunca gardaşım uçun örkenne eğreye çuncak ; bana da söğüt dalından bi "at” düzüverdi, halı ipinden gemli ilk atıma atladığım gibi “daahh” dedim, yarışa götürdüm çoktan süngerli dona, askılı pontura terfi etmiş akranlarımın yanna akranlarım bile adam yerine gomadı getdi bi kerre bile! bi yannıma bişiy olu(r) deye *** Bobuş Emmilerin evin ardında böyük-güçcük o(ğ)lannar her evden bir-kaçar çocuk, bağrış-çığrış şamata bi-kaç da “erkeğ aşa” Menevşe arada bir dambaşından zokurdanır herkesin agası, anası-ebesi, arkası-galesi var bişiy oluruna-olmaz müdaleye hazır etirafdan cazı ğibi bakışıp durular akrabacak, akrancak; doluşduk el sırasında, güya; söğüt dalından da olsa; atı olan yeniyetmelerden olmuştuk ne zamandır özenir dururudum onnara ağasından, anasından gorkduğum çocuklara döğülmekden-söğülmekden değil “kimseye çatman” “kimseynen döğüşmen” “kimseyi gapımıza nizeye getirtmen” “arsızların çoc(u)klarından uzak durun” derdi bobamgil “döğüş-nize olursa ben garışman” ne topuk; ne ağaç.. ne günyağsalayan.. ne tel tekerli araba, ne fırfır ;.. ne cırcır ,.. ne de ötekiler gibi tımılı bıçak hucuma ğeşdik, yeni yetmeler, ferikler.. baldırıcıplak, basma fisdannı, akdoncak Hapbanaların fırına do(ğ)ru Müslük çeleninin dibinde çömelmiş emmiler akın etdik cümbür cömat; elbirlik havada burcu burcu hakgaşlı çörek kokusu Almes Gelin el gadak belişdirdi, nası(l) da bayram etdik “amin, amin aş-aşa amin” hepiciğimiz ayrı ayrı dova etdik “ölennerinizin canına değsin” dedik gemi azıya aldı “deynek düldül”üm gem boynumda; seğirtdim bi elimine(n) atın dalından dutalak galgıya-zıplaya atbaşı olmayı bi yanna bırak, menzile utaşmada en arkaya galsam da geri galmadım, ötekiler gibi benim de ağzımda coşkuyna "gopuduk, gopuduk.. gopuduk" sözde nal sesleri eşliğinde dört nala sürdüm.. bi taha da ata binemedim getdi ömrümçe! bi de o mavı laylomdan babıcım olmadı nedense; *** annaçdakı gonşu evde iki mes lastiği vardı Köse Memedinen Ümmüce Çoban İrbemin pappası yazın toz-toprak dolu kışınan cizmesi çamurlu üşümezmiş ayakları, ıslanmazmış çorapları.. omzunda guzu-yunu kepenek cabası zemheri-memheri dinnemediler hemen her ağşam namazından sonura camiden çıkınca Macar Odasında birikip köyün ekabir dakımı Şaban Emmilere dünürcü getdiler; Köse Ğelininin peynirli çomacının hatırına “münasip” olmasa ortaya gonmazdı “Allahın emri, peygamberin gavli” dedi sakallılar “valla ben ne deyen” dedi Şaban dede Onnar da lafı uzatmadılar, “müsaade” deyip, “yasdı namazı”na etişdiler nayeti "agası Muzaferden nekdip gelmiş" dediler de öyle; hemen o ğece Macar Gızı gilde dünürcülerinen, gonu-ğonşuynan “ağızdadı” yediler ekin otu ayıtlandı afıyon, kelek çapalandı tandır ekme(ği) de ettiler Köse Gelini, Macar Gızı .. Şaban Emmilerine(n) Köse Memedler elbirlik-barabar, yolma önü feskilenli şerbet işdik bir dernek günü anamın ilk çocuğuynan “kırkı garışık” Esme’nin nişanında agamına yaşıt "görümce" Kevser; "aba" oldu gardaşı akranım “gayınolan” M(u)ammer “aga!” iki evin yolması-harmanı denesi, samanı Köse İbirem’in boynunun borcu merdimenneri seğidelek çıkarı(rı)dı yahay valla bildiğin on şiniklikden maada çuvalları "uzatmanın gereği yok" deye hemen o sene “harman sonu” herkeşlerden önşe alal-acala ters atıldı, ganlı çalışı çekildi bazarı beklemeden bazara urbaya gedilip-gelinince ev ev oku edildi; dezelere, halalara fisdannık, emmilere-dayılara laylom sıkma musafir alacaklara havlı, ötekinnere peşkir yazma zengin fakir herkeşlere üş gün sonura ikindin geçeni bi cumayderneğinde bizim evden yanna yörüdü camiden çıkannar “Allahın Emri” biz yeniyetmeler de peşlerinde herkeşler susdu; Gur’an okudular Yakıp hocaynan, Gabışın Musa amin dediler, dova etdiler, ellerini yüzlerine sürdüler gelsin lokum-püskevit, ellerde hanımbudu, böyük-güçcük var demeden tüttü cığaralar yedek “birinci”ler kulağarkasına sokuldu sa(ğ)dıç İzzetin Hakkı? tekgırayna bi el “tek tüfeğ” atdı, damın ucunda söğeden eğreye mıhlanan sırığın en okarısına “bayrak asıldı” soluk, akı bireş yoşuk Gırmızısı narçiçeği deği, baya bildiğin goyu fişne çürü(ğü), Terzi Hasan dikişi, değirmi gönlünden gelen, elinin emeği bi yannı yoz,bi yannında Ay-Yıldız varıdı, üsdelik alışılmışdan böyüğüdü nerden baksan görünü(r)dü öte sözün beri başı “düğün başladı”!. etdiler-edemediler “ho yanna” bakdılar görmezden geldi bobalar, gayınbobalar deliğannının genşliğine hörmet devrisi ğün davıl zurna; Göynücekli Cafaroğlu! dümbelekçi Sarı Ümmet şakkıdık, şıkkıdık telef oldu kaş gaşşık “görseniz bi! ortalık nasıl şennendi” bize bakdı emmiler oyun oynamayı bırakıp en acemisinden ilk oyunlarımızı oynadık bildiğini sandıklarımıza bakıp bağrışdık, çağrışdık, galgışdık “galeden galeye şahin uçurdum ah ilen vah ilen ömrüm geçirdim” .. tatar arabaları arkası arkasına sakalı yerine ğodu Ümmücenin enişdeleri he(y)be atıldı gelin arabasına Bazarlı Fadime yenge bindi Adilin Arif, Osman Çavış, Kürt Veli, arkada ğalan gatırlara gırbaç endirdi niyeyse turladılar geldiler Harmanyeri, Gocagoyak Mezerdüzünü durduk yerde; yarı yolda gelin aşmış yüzünü nayeti bi mes lastik taha ğeldi gonşuya meşin, dabannı, kösele topuklu “gacırt gucurt” ses çıkarır Esme’nin her sekişinde cangır-cungur boynundakı "beşibiryerde" şangır-şungur Gocabaşlı Goca Yaşar işi yengattan dökülmüş gümüş-bakır bilezikleri minder, kırlent, hasır yastık; sandık her şeyleri “cedit yeni”ydi ertesiğün elimizi öptü, utandım, bi tühaf oldum ilk tefa elimden öpülüyodum üsdelik de öpen benden böyük biri birercik de güçcük mendil verdi Esme Ğelin taha; o Macargızının evindeki mavi laylom pabuçlardan giymedi.. ahıra, ağıla inmedi artık süpürmedi, yemlemedi, sağmadı Halıcı Memet’den ödünç alınmış “başlık” “gelin ertesinde”; kekili, zülüfleri kesildi ve evlerine halı dezgahı çakıldı yoldan tarafa bakan duvara elbirlik imelek döküldü, gülecende ip sarıldı direzi gerildi, sırık geçirildi eğri demir, doğru demir, maşa mengene kuruldu; Esme Ğelin er kalktı, halı dokudu günboyu modele baktı, düğüm attı “küt” “küt” “küt” kirkit vurdu Varsa da halı, yoksa da halı bi an eveli borç ödenecekmiş peynir, yoğurt çalmadı, aş pişirmedi o beline inen sekiz belik saçı bir daha örülmedi "nassı olsa kökü kendinde"ymiş. hiş bişiyim para etmedi ğetdi ne peş para; ne verese mes de keymedim, potinde *** ısdar çözüleceğdi bizim eve de; "gari seneye" ğaldı cevizlerin altında; hasırımız yarıbaşlı “göresim geldi ” ikindin geçeni seğirtdim vardım, hiş oralı olmadı “sen get, bireşdene gelceğmiş de” deye beni başından savmaya ğakdı senin annacan umurunda olmadım, emme direşdim goca goca adamlar ellerinde cığara varısa da, yoğusa da coga derdindeler yapışdım goyvumadım bobamın golunu, Gökçe Mamıdın gayfada her zaman ki ezberim “ebem ünneyo”ya, aldırmadı bi türlü nayeti “anamın böbee olmuş” deye celallandım Musduk Memedi, Gozir Imızı, Göple(ği)n Amadı Sarı Üseyin, Erecep emmiler gülüştü, “o(ğ)lan mııı, gız mı?” dediler çinzimi çekdim, domuşdum, gaşlarımı çatdım, alt dudağım büzülü “cangır, cangır” garışdırmadım, sovuk oraleti bi yudum da dikmedim her zımankı ğibi “içim getse de” bi yudumcuk boğazımdan geşmezdi gözlerimi gırpmadım, kimselere aldırmadım, Bobam gakdı, Gökçe Mamıda “dokuz çay” dedi.. eve geli(r)kene bobamın elini dutmadım, ilk diba;! aklıma gelen her olur-olmaz soruları sormadım o da co(v)abını çoğ önşeden belletdiği, laf olsun kabilinden bişiyler sormadı, sözde dersler vermedi "beğenmediğin falancanın bi o(ğ)lu var” deye efendilik, hırsızlık, yalakalık, türüslük, müslümannık üstüne uyduruk bi hekaye annatmadı hubbaya çıkacan “ey cömatı müslümin” decen deye isdikbal gereği maval okumadı özenmemi, dıkgat kesilmemi istemedi her zamankı ğibi nazar-ı dikgatımı çekmedi senin annacan evel-evelden beridir etdiği o çok möhüm hayar-memat mezulara girmedik dolayısıyla “evet” “hayır” “buyur” demedim o da barnaklarının birecini yumup “hu kaş” deye sormadı bilsem de horatayna garışık "ha öküz ha!" demedi ben de bilgiş-bilgiş “bildim işda ya gandırıkçı..” demedim o da “bakalım ibirem essahdan biliyo mu deye sınadım” demedi ben şargadalık, şembellik etmedim o; baş barnağı ağzında, cüce barnağının ucuyna öpmedi sizin annacanız önüşkü yarennikleri hiş etmedik.. eskinki ğibi birileri geşsin öğünü almayalım deye de beklemedik esginki ğibi ne gucuk, ne mucuk mesela "Türküyenin başşehri"ni sormadı “Fıransa mı böyük pıransa mı” peşinden; “Adana mı böyük, Bursa mı” o sormasa da ben; “Adana böyüğ emme bu gedişinen, Bursa dördüncülüğü alı(r)” geşdi içimden "Cumuriyeti kim kurdu" da demedi "İreyisicum(h)ur, başbakan" da vali-gaymakam da anmadı bu sefte kim olusa ossun bana bi faydası mı var da? amat ossa ne, memet ossa ne; bobamın o(ğ)lu mu "dutun hunu, yakalan hunu" deye govalamadı, “elden gel” deyip elimi tutmadı, barnaklarımı sıkışdırmadı canım acımadı, muraylık etmedim, ben susdum, o susdu “hopbala” da etmedi! "guş-guş" da iliklerimi-düğmelerimi saymadı eskinki ğibi iki beşlik bozmadık; öpücüklerim, iki gula(ğı)m avcında galdırmadı, ağzımı aşdırıp kiloma da bakmadık her zıman “tam beş kilo” “o gene ağırlaşmışsın len” demedi barabar seğirtmedik.. dalına bindirmedi o beni “üüüşş” deye havanın gatına da fıldıratmadı, ben de “bi taha”, “bi taha” deye üsderlemedim ardıç sırığı gapıdan hayada girdik, emme bobam merdimene aya(ğı)nı basamadı, dama çıkmadı, seni(n)ki netçeni bilemedi her odundan geldiğindeki gibi “anaaa” deye ünnemedi dedem-ebem yoğukankı gibi “beri baak” demedi kimse seslenmeyince dediği gibi “sana derin” “bakele” “gıı” da demedi ahıra yöneldi.. goya “mallara bakmak” mahana valla! Allah var ben de eve giremedim dam başında goya bobamı bekledim “ayağıynan güleş dutarız belki de tıkılama da oynamacaz bu gedişine” garşı damın eğrelerinde orak beldenat deliklerde yığılı urgannar, örkenner duvarlardakı gazzıklarda esgi sele, gözer payama aşılı erik ağacımız, dadını bilmediğimiz uyuz yazalmamız bi tek mal ba(ğ)lamaya yarar, ardıç sırığından cümle gapısı güçcüken utaşamazdım çelende serili yeni boyalı yapağılar herbiyerleri her bişiyleri daradım.. .. “o(ğ)lan ceketini atsa alıyo anam” Ebem zokurdanıyo, her zamankı manzaram “iki eli ganda da ossa, her zaman etişirdi” ebeme “geliiinn çoğaldınız mı gıı!?” deyelek geldi zehre çeci, un-bulgur çuvalları arasında yarı baygın yatan anama “ha hunu bi ıscağkana yeyvireydin ay Azime” dedi bi tek Goca Halam sahınnan pelte getirdi anam güdük güçcük gaşşı(ğı)nan önşe bana yedirdi.. onnar ebeminen öte yanda oturuyokana anam ga(l)kdı Okarı Çeşmeye suya ğetdi “yengattan aga olmuşuyun” “papıcım pi ta(ha) dama atılmış” “erkeğ adamın erkeğ enişdesi olur”umuş “o ğelin olu(r)kana atbaşı dutarımışıyın parlak para almadan salmazımışıyın” “onu satıp bana gelin alı(r)larımış” hani “gız” demeselerdi.. yeterdi.. Nejla-Dudu bebişe ne gülümserdi.. hep gülseydi keşke! ** gün gelip bizim eğreye de bayrak asılıkana kına yakılacağdı sarı saçlarına iki yannında ayna kepezinde "yedi irenk" poçu “tuğ”un allı-mavılı “tavıktüyü” elinde pembe laylomdan “gelin gülü” ben de kösele dabannı mes alca(ğı)dım sana ama eve ne ısdar, ne de halı tezgahı aslaa! bir de; ne seninkinnerin, ne benimkinnerin adı çocuklarımıza anam anasının adını goydu da n’oldu “bi Allahın gulundan gabil” görmedi “Dudu” bobam öykünüp ıradyonda türkü çağıran bi garıya ezenine(n) üçer tefa seslendi gulaklarına “ne demekse?” “Nejla” goymuştu böbe(ği)mizin adını güccük gardaşıma ğöre de “cezla” “püm ” dedi, “an-na, bob-ba” dedi.. “aga” dedi de.. "bosdi" deyemedi, tay-tay edemedi Nejla bebiş zaten bi sonuraki böbeğe de “Gülcan” hazırdı *** “Nejla-Dudu?” değmedi yaşına anamca; “nazar” değmiş sapsarı uzun saşlarına parıl parıl gülen gözlerine boğazı bıçık, bıngıldağı yara "hakgaşlı somruk" verdim almadı "çığrına çığrına uyudu” zavallı anamgil ovada yolmada ebem “bi ğurşun bile döküvermedi” nedense ağşam garannığı godular geldiler Mereçe Mezerliğine Köse Dede, Şaban Emmi, Hamıza, namazla içinde Bobamın guca(ğı)nda ertesi ğün bulduk agamına(n) öte başda bi Goca Çalının dibinde daş çevrikledik gıranına! gonçları gara yundan, anamın“beş şiş”ine ördüğü güçcücük çorapları bobamın “baş yastığı”nın içinde bir de çapıtla bağlı iki belik sapsarı saçı; o yasdığın içinde kim bilir daha ne yadigerleri vardı Anamın benim; ne yundan başyasdığım oldu, ne yadigerim muradım…; murattın, muradımdın .. muradım? bitecik sen’din! çocukluğumdun oysa sen; şe’re gelin olma sevdalarındaydın sen gelin oldun ben elin! ? canın sağ olsun! .. ha Şükür emrine; bin şükür neyeyse! KELİMELER Ökçe: ayakkabının arka kısmı Eğre: saçaktaki merteklerin duvar dışında kalan kısmı, saçakaltı Gınnep: naylon iplik, ince sicim Gılik: çekirdek Tosbağa: kaplumbağa Yarenlik: arkadaşlık, ahbaplık, muhabbet Çomaç: yuka ekmekli dürüm Mıh: çivi Yamalak: yamultarak Ehliyal: evlad-ı ayal, aile, evlatlar, ailenin geleceği Yortu: dip sularının yüze vurmamasını sağlayan üstü kapalı yolak, su yolu, drenaj Acanta; yeni, yesyeni, yepyeni, ilk el, eldeğmemiş, kullanılmamış. Seyik: kol ve bacak kırıklarında kemiğin doğru kaynaması için yanlara konulan tahta, atel. Şelek: boynuzu görkemli-şekilli olmayan, boynuzu kırık veya eğri Yerli-gatli: ol gör, bir türlü, asla, mümkünü yok Örken: örülmüş ip, halat Çuncak: ipi bağrına alarak binilen salıncak Fırfır: pervane (oyuncak) Cırcır: çember (daire ve saptan ibaret oyuncak) Tımılı : sapsız bıçak Yahay: hayret, şaşırtıcı bulunan Sıkma: gömlek Cumayderneği: Perşembe Değirmi: kare biçiminde Cedit: yeni, kullanılmamış, kız eli değmemiş Göresi gelmek; diyeceği bir şey olmak, özlemek Horata: şaka goca hala : büyük hala, ana-babanın halası Püm: su, bebekler için su, yudum, “iç” demek Resim için Sn Erdal BİNER’e teşekkürler Peynirgülü / Sarı Kantaron |
Gönüllerde yaşayan şiirlerde ve sizde sağlıklı ömürler dilerim…
Şiir güzellikler sunar…
............................................ Saygı ve selamlar..