Gecekondu Düşler
vurdum duymazlığımı söküp ağzımın dağlarından
suskun notalar halsiz unutkanlıklarım susan kendi çığlığında boğulur diyorlar bir şarkı kaçıyor aklıma çatlayan dudaklarımda sabıra bileniyor dualar kocaman bir sus tarlasında kısırlaşır ağıtlar yaban yürek sancısında yağmurlar çöker yatağıma gölgeler tövbeler, yeminler gece kalabalığına karışan zılgıtlı düşler küfürler sürgün duvarlara bu mermi sesinde havalanan kuşlar baharda cemreyi müjdelemezse gözlerin kustuğum çığlıklar da uçuşacak güvercinler dağılırken sigaramın dumanı yalpalar dudaklarımda adın anason bile tutmuyor artık kendini anılar gömülürken kül tablasına sen kendinde bırak menevşe kokulu gülüşlerini bahanelere sığınan mevsimler soyunuyor göğsümde saatlerin ardı arkası kesilmiyor sancı sancıyı doğruyor biliyorum ne sen sarmaya müsaitsin artık kanayan yanlarımı ne ben gelip diz çökmeliyim yüreğinin avlusuna amel defterime birkaç günahın vebalisin omuzlarımda şimşekler kesik kesik kusuyor öfkesini akşamlarıma söz verdim ne adını kusacağım kalemin karanlığına ne de şiirlerim anlatmayacaktı seni dilimde çakılı kalmış bir türkünün yakan sözcükleri hatırlatmayacaktı seni bana şiirler unutulmuş birkaç anıyı küllüyor ellerimde bir çocuk düşü yemin yaralı bir yüreğin tirajı komik haykırışı çingene kadının fincanından yükselirken adın seni unutmadığımı haykıran birkaç damla hoşçakalları ceplerimize doldurduğumuz tren garları sen olmayınca bilirsin üşütmez gece bir kedi devirir geceyi kulaklarımdan tozu dumana katılır yüreğimin topla şimdi bohçasını bana alıp kaçan anılarını sabah ezanına karışırken ninni sesi aklım damla damla düşer hecelerin arasına beni hatırla demiyorum sana bırak beni soyunup, seni giysin güneş doğaçlama düş kurup karanlığa mavisi senden gecekondu bir düşte unutup yüzünün avlusundan süpürme beni |