ben bu şişenin etrafımda olmasını sevmedim, gazeteler serip yere benekli bir petek duası edilen vardiyalı bir sevmek takıldı içime üzerimde kan, ne şehit ne şahit topraklı yollarda traktörle sevişen taşların adına kabuslarımın dahi ceset koktuğunu söylerim birinci kat, dilimde kömür tükürüğü, isyan edersem olmaz bana da usulca akar sonra gökyüzü iki de bir ağlamaların uykusuzluğa iyi gelen yanı olabilir hatta bodrum katında ölü hamamböceklerim her biri benim yetim komşularım, beni öpmeye gelecekleri yer de ölü vermelerine üzüldüm
darılma pazar, uzaklarda tüm çağrışım sinekleri buna biraz da ibne takıntısı olan kadınlar da dahil gölgeleri uzun genç kızların güzelleri de bir başka hançer gibi sivri, geceler boş şişenin içerisine üflenir isterse çok kısa zaman da ölür mutsuzluğu yolların bile intihar edebildiği bir dünyada yalnızlık yok mezar taşının bir sebebi de unutmamak yaşayanlar adına kaldırma ellerini, ellerinden diplerine ağır tiner kokusu çekilir ne çok da sevmiştim halbuki seni semra abla meraklı olmasaydın keşke her şeye tezgahımın ucunda bozukluklar bir şey eksik, eksik olabildiği kadar
havaya kuş atarlar mermi olmasın o, pası daha bir zehir, toprak ağlar aramda ne kısa paslaşmalar yapıyorum sık sık bir lüfer balığının dudağı gibi, gözleri bu korkunun sebebi içinde kalan kin olabilir biraz da dudaklar da kalıntı, gözler de ölüm sesi, vurmayın oltaların ucuna o iğneyi sen, rüyanın içinde tartışmasız bir öteki kan kokusu tırnaklarında tutkusu kalmamış bir ezgi benim içimden çıkarsınlar beni
zorlamayın, lütfen zorlamayın kolay değil elbette yaşamak dedikleri ama şu göğüs germek dedikleri, benim avuçlarım yetmiyor dünyaya yüzüm daha bir küçük halbuki
yeniden o güzel günleri hayal ederim uykusuzluğun bir sebebi olmalıydı, bir inanç sanki ne çok özlemişim sizleri, sizler de rüyalarıma girmeyeli ah şu çam ağaçlarının dibi, mangal yürekli inanmak eşref saatimde ne yalnızlığı, ellerimiz bizim temiz, ellerimiz nemli savurun şu karanlığı, bimar olmak, ağlamak, mesele aslında hepsinin ötesinde ne içiriyorlar bize şimdi şu bok çukurunda bilekleri kesili insanlar kötülük diyorum, anne sen ne iyi kalmışsın öyle dört duvar arasında günaydın mısın yoksa sevmelere ben kendime bıçak kalayım iki adım geri çöküyor bina, -imdat, ağlayamıyorum, ne trajik şu kaybın sesi
karıştı saçım, saatler inilti, beni birazdan öldürecekler saracak dudaklarımı sıcak bir karınca adımı her şeyimiz yalnız kalsın gül güzel, maşa yağlı, umut terk bir lastiğin kahverengisinde sıkışıp kaldım yitimim boynumda urgan yetişemiyorum tut da diyemem, vakit çok erken beni birazdan atacaklar aşağı yüzün daha bir dicle şimdi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'kozalak yitimi' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'kozalak yitimi' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.