Umutbelki sana belki duaya açtım ellerimi umut samanyolunda bir yıldız kucağında sayısız yıldızla günüme serpse diyorum yarınlar için kurduğum düşlerimi çocuklar dönse yurduna tekmelenmese mülteciliği uzaklaşmasalar kendilerinden yollara düşen halklar ne çok tuzak kurarmış meğer hayat bir kaç basamağı değil bütün basamakları eksik yukarıya çıkışların iniş serbest tekme tokat- bomba silah alaşağı mezardasınız daha ömrün ilk baharında umut uzakta bir dağ başında ağaçlar arasında bir kulübe dumanı düz özgür tüten ayağını acıtmaz evin önündeki taş duvar dibinde sessizce açan beyaz gül ve eski bir radyo Nuh nebiden kalma cızırtılı sesinde geçmiş günler tutup sürükler eteğinden özlediğin büyümeklere çalar yaşamaktan bir ses kulağına fısıldanan sevginin varoluşu karılır orada ilk adem nasıl yaratılmışsa çıplak bırakılır cennete sonra sağar ellerini emektir elmaya uzanmak ikinci bir elin yanında umut yankısın ta sonsuza uzanan dirimini bekleyen insanda gömülür ölü sorarım nerede diriler için cennet dönse bile dünya kan gölüne koşarız sesine doğru uzaklaşıp gitsen de ayağımıza takıp prangayı 11. 09. 2015 / Nazik Gülünay |