Tuzlu bir heykelmiş hayat sürülerin yalandığıCesaretim kalmamış Bakamıyorum defolu aynalara, Duvar diplerinde mavi bir sancı sevincim Tuzlu bir heykelmiş hayat sürülerin yalandığı, Şimdi bir intihar mevsimini prova ediyorum Akbabaların gagasına düşmüş kanımın pırıltısında Bir ağaç kuşlara balta uzatıyor hüzün ormanında Bir maymun başına şapka takmış en yüksek dalda, Bir kravat takmış boynuna fil gözlerinde bir gözlük miyop, Bir karınca mayın döşüyor toprağa, Kırk düşmanı uçurmak için havaya, Kabuğundan kurtulmak isteyen bir kaplumbağa, Marangoz dükkânını erken açmış bir zürafa arıyor Evlerin önü hamama yakın farelerin, Sırtlarına kese yapacak bir kedi arıyor. Sürünmekten emekli olmuş yılanlar, Plajda oturmuş nü resimleri yapıyor Kuşlar seslerinin örgüsünden bir CD çıkarıyor Davul zurna ile eşlik ediyor tembel ayılar, Sabaha kaç var diyor bir gececil yarasa, Güneşin doğmasından kuşkulanıyor. Bir dağ kalkıp gidiyor yerinden Dur diyor bir kurt sen dur ben gideyim, Zor olur dağların yerinden hareket etmesi, Kocaman bir bulut kaplıyor ormanın üstünü, Mavi yıldırımlar imza atıyor yaşlı ağaçlara Gergedanlar yorgun anarşist kesiliyor çamurun içinde Bir timsah yavrusunu yemenin gözyaşlarını salıyor ırmağa Saklambaç oynamayı bırakıyor bir balık hayra yorup düşlerini, Her ne hikmetse aslanlar vejetaryenlik sınavlarına hazırlanıyor, Kendini Beşiktaşlı zanneden bir zempra antraman yapmaya başlıyor Aslanlarla sahra maçına. Domuzların geçtiği yerden ısrarla geçmiyor tavus kuşları Uzun bir kuraklık dönemini atlatamıyor kimileri, Mavi bir sevinç kundaklanıyor yeşilin içinde Gökyüzü karanlığın ortasında ürkek bir hayal, Kubbesi yıkılmış mahzun bir camii. Dağ kokularından nakil bekliyor kentler Cesaretim kalmamış Bakamıyorum baruttan yapılmış aynalara Düşlere yolculuk telaşlı çocukların koynunda Ufkumuzu şiirliyoruz İstanbul akşamlarında Bir değirmen kuralım çamlıca sırtlarında Her gece hüzün öğütelim ay ışığında. LÜTFİ KİREÇCİ |