Balistik raporlarda Yusuf’un kanlı gömleği
Cesetler el sallamaz elbet,
Hain tortusuna batmış zulmün saraylarında Tabutlarım hatırlanmıyor, Kâşifler mülteci olmasın bu diyardan, Kanımın mürekkebi duvarlara muska, Bize yaslanacak İntihar provasında uçan kuşlar. Yarının kaygısı hükmetmeden şafaklarınıza Kuruyan dalların ucunda hayat, Fazla uzamaz geceye, Gecenin boynu eğri durur, Yıldızlar tartar karanlığı, Mahzun uçar karanlıkta kuşlar, Nadaslıdır beyinleri Karanlığın editoryasında eylülizm. Baharda erozyona uğrayıp dönerler inlerine, Eşkıya bir şehirdir zaman Irmakları gözlerimizde Aynı sarnıçta düş görmek istemem Ölü bir balığın karnına düşerken deniz fenerim. Kılavuzum İnsan çığlıkları bir perde ötesi, Yada bir katil duvar, Ağzımın kıvrımlarında keklik arıyor akbabalar, Dilim bir dinozoru sokar, Öyleyse korkuları dolduruyorum sevincin sapanına, Fırlatıyorum, Gemilerin urganda battığı limanlara Şimdi postalsız bir günün içindeyim, Ah merhaba yeniden Eminönü Merhaba taksim, Galata kulesi merhaba, Merhaba sabahın balıkçılları, selam Üsküdar Güvercinler cami duvarlarından getiriyorlar anılarımı, Kuşlara yem satan kadın hala buralarda mısın, Şimşek parıltılarını Otobüs duraklarına bıraktığımız günlerden beri, Kılcal damarlarımızda bir gergedan koşuyor Ayakkabımın tozun silmeye çalışıyorum, Ve bağlarını sıkıca bağlamaya Bir garda, bir tren istasyonundayım, Yada bir cadde düşüyor çaresizliğimi paylaşmaya, Biliyorum peşimde dolaşan bir kuzu sürüsü Elinde kaval çalan bir çoban değil, Gökyüzü kurşun Yer yargıç, Sokaklar şahit, Balistik raporlarda Yusuf’un kanlı gömleği Patronu kim bu öfkeli kan denizinin Adam denizde boğuluyor Kıyıda bir yığın insan Seyrediyor, Kimse yüzme bilmiyor, Herkes bağırıyor, “adam boğuluyor” “adam boğuluyor” Yüzme bilenler unutuyor yüzmeyi, Herkes bir diğerinden kahramanlık bekliyor Deniz vazifesini yapıyor Adam boğuluyor, Deniz sağ alıp ölü teslim ediyor emanetini, İşte bunun gibi dün teslim alınan emanetler yok Şimdi gözyaşlarımdan dışarı fırlıyor kocaman adamlar Sırra kadem basıyor eşkıya hikâyelerinin sır olduğu yerler |
bu kimdir, bu sonsuzluğun caddesi üstünde
birlik anına doğru yürüyen
ve her zamanki saatini
matematiğin eksiltmeler ve ayırmalar mantığıyla
kuran
kimdir bu adam, horozların ötüşünü
gündüzün yüreğinin başlangıcı diye bilmeyen
kahvaltı kokusu başlangıcı diye bilen
kimdir bu, başında aşk tacı taşıyan
ve damatlik giysileri içinde çürüyen.
demek sonunda güneş
aynı zamanda
umutsuz kutuplarının ikisine birden ışımadı.
sen mavi çini tınlamasından boşaldın.
ve ben öyle doluyum ki sesimin üzerinde namaz
kılıyorlar...