Zindan ejderha ağzında bir çürük diş imişZindan ejderha ağzında bir çürük diş imiş Ölümün alnımızdan öptüğü bir zaman geçmiş, Dışarıda erguvan ağaçları, içerde yazılan şiirmiş, Mülteci bir yalnızlıkmış namluya sürdüğümüz fişek, Böyle mi olmalıydı mavilerin gökyüzünde bıraktığı iz, Bu kadar masum olmamalıydı gölge kuşlarını boğan deniz, Düşlerime bıçak saplayan leyleklerin göçlerinde ertelediniz, Kara tabutların gıyabında okunmamış ezanları, Aşklarım yanıyorken kaygılar denizinde olmamam gerek, Evet bunu biliyorken parmaklarımın ucunda bir engerek, Kulaklarımda akrep çığlığı, gövdem isyanlara mendirek, Ve didaktik şiirleri bilinmedik kuşlarla örüyoruz şafaklara Hangi koyaklarda zulalanır kurt bakışlarımızda ki öfke, Ne zaman Kaf dağına yürüsem tüm cesaretimi tapulayıp yüreğimde Adını, sanını bilmediğim korsan gemiler toplanır gözlerimde Aydınlık ırak, güneş tutsak, tebessüm vurulur, topladığım düşlerde, Bir damla sonsuzluğu yağarken taşıdığım umut yüklü gemiler, Soluğu tükenmiş sözcükler postal seslerinde daha da tükendiler, Unutmak mı nasıl, ölümün kanatsız çırpınan kışlarına paraşütsüz indiler, Şafak kül, akşamlar ateş, gün balina sırtında zıpkın, saatler ateşlenmiş dinamit fitili, Bu kara düşler, yaraları dişler, kişnedikçe kişner içimizde yılgı atları, Belki uzun bir maraton koşumu hayat, tecrit edilmeden akıl gövdemden, Yükseklik korkusuyla yaşadığımız sevinçlerde türbülans, duvarın yüzü kan sıvalı, Çamura saplı ayaklarımızla kaçıyoruz, yeşil rütbeli çizgili dekorlardan, evrensel maviye Sonbahar, camları kırılmış bir gökyüzü haritasında adresini bulamayan Kuşlar, bir korkuluğun gözlerinden düşerken korkularına rastlantıları, Usul, usul unutmuşlar fesleğen kokularını kentin gürültülerinden beslenerek, Şehir yoksul çocuklarını bir dam kenarına bırakıp büyümüş,,, göğüs kafeslerimizde birikirken bir ölünün yalnızlıkları, Suçlu sandalyesine oturtulan hayalin depremi düşmüş telaşlarına, Gökyüzü rüzgarlarını anlatırken içinde yaşadığımız evlerin çatılarına, Erguvan ağaçları şiirsiz, şiiri anlatan yürek, kalemsiz kalmış bir zaman, Dönenler olmamış değil elbet Mapus damlarından geriye, mecburi tecrit, Zindan ejderha ağzında da olsa çürük bir diş imiş koparılan, Şimdi mayınlarla yüklü ayağımın altındaki yer, sonrası belki mahşer, Tabutlardan bir yolculuk başlar sessiz sedasız vedalara, kimse yok… Lütfi Kireçci ________________________________________ |
Zindan ejderha ağzında da olsa çürük bir diş imiş koparılan,
Şimdi mayınlarla yüklü ayağımın altındaki yer, sonrası belki mahşer,
Tabutlardan bir yolculuk başlar sessiz sedasız vedalara, kimse yok…
güzeldi güzel ötesi
saygılarımla