Suyun kökübana işleyeceğim bir kumaş yolla tanrı bütün renkler gölgeleriyle çekiliyor bütün renkler çırılçıplak. / ıssız ırmak kenarında kendi kendine büyüyen çiçek artık suya bakmayacağım der yoldan geçen tabut yansımaları beni yakar hepimizi yakar tuval onarılmaz ellerimde hangi pencereyi çizsem atölye duvarlarına sıvası dökülür mezarlara doğru ilk basamakta kırılır rüzgarın koynunda zeytin dallı kuş. siyah cüppeleriyle bir sabahın düğmesini ilikleyen yargıçlar heybetli duruyorlar satarak ruhlarını kalemler kırıyorlar genç ölülerin üzerinde ve aşağıdan bağırıyor avuçlarında yıldız kayan babalar analar bağırıyor tek bir kapısı olan evlada doğru. yolun kapalı yanı barbarlı bir yağmurun ağzı gibi eli kılıç tutan gizli ritüeller yazı tura oynuyorlar ölüme kaç saat var ve ölümü görmüş bu küçük liman uğurluyor bizi burada her şey sessiz bir dalganın ağıtları gibi burada tabutlar suyun kökünde. |
Yüreğe, emeğe, kaleme, kelama
Bereket yüklü baharlara selam olsun.