Kendimi ihbar denemesi
.
üzmemeye çalışıyorum kendimi, üzmeyerek kimseyi kumsalda bir adım bırakmıştım, kurudu mu bir adam gözlerini örtünmüştü en mahrem yerlerime kuşlar dolmuştu sonra çatısına alnının sıcaktı göğsü, barınaktı bırakıyorum zamana zayıf bedenimi, sonramı ve öncemi kendime yarınlar uyduruyorum bi bakmışsın hala haziranda doğuyorum kalbimi bağlayıp ağırlığınca bedenime evrene atmışlar gibi gibi uyanıyorum bazı sabah, bazı sabah herkes kadar ölü şarkılara keman sesi bırakıp kaçıyorum, şımarıyorum, susuyorum, ağlıyorum diyorum kim koymuş kapıma yabancı bir selam bu aralar ne çok yer değiştiriyor dünya oysa bir damlaydı herşeyin evveli, büyümek ne çok yara bıraktı Bu kadar zahmete değer miydi Tanrım merdivenler yığılıyor, bedenimiz her depremde bin hasarlı . |
Üzmemeye çalışmak kimseyi ve kendimizi de üzmemek,
sonra ıslak bir adım bırakmak geçmişe / dönüp bakmamak sonra / kurudu mu ? diye.
Sonra serçeler uçuşacak alnımın en kuytu köşesine, barınak / sıcak / temiz.
Bırakmak zamana ömrümüzü, düşlerimizi, hayallerimizi ve belki'lerimizi.
Sonra çocukça masallara inanmak, yürümek yarınlara -haziran'lara- yürümek,
koşarcasına.
Bazen, hepimiz, olduğu kadar yani;
uyanmak istediğimiz kadar ölü / nefes almak istemediğimiz kadar yaşıyoruzdur belki.
Herkes gibi.
Susmak, ağlamak ve şımarmak; bir selam bırakmak sen görmeden kapına.
Sen hissetmeden, sen fark etmeden.
Anlamıyorum, bu kadar yara -bize çok değil mi- her deprem sonrası,
zemin raporlarına yenik düşen gençliğimiz gibi, tükeniyoruz.
-kalbimfayhattı-