farklı olamayız
herkes aynı yaşar
ince bir kaliteden bahsettikleri olur
kaçıncı yüzyıl yalanı bu
kurallar yaşanılması gereken toplumu var eder
derken düşer insan
daha kaç kere bilmeden
anlayamadan en çok
savrulurken karar veremediğinden göremeden
çarpar kendi aynasına
var edildiği toprağı sever
devinirken de doğar
doğa başıboş çingene memesi
kaçak sigara kadar zararlı uçları
kirli
ot bağlayan ruhu
sevgi büyük olmalı serin kırlarında
daha ıslak ezilir kalçasında özgür dansları
miligramına kadar da çıplak

matematik hesabı yapmayı bir başkasına yetenek olarak gösteren adam
bir kadınla birlikte olur gibi mutlu elleri
nasıl da para tutuyor
başakların başını eğen rüzgar kadar da diri
meursault tövbesi taşıyor kırık düğmesi
insan ne yaparsa yapsın yine insan
kalabilmiş olmanın etimolojik yarası
gömleğinin kaçıncı düğmesinden başlıyor fransız romantizmi
bir biçim örneği bireyin farkına varması
döl kuruyunca kolaydır bağırmak
anne öldü

boşalırken
küllerinden

umutsuzluğun ürediği bir çaresizlik haliyle şaşkın bir budalayı canlandırma görevi verilmiş
algılanması kolay gerekli bir öfke örneği gösterir ölümler
insanın üzülmesi için
kökten
karanlık
kasvetli
duyuramadığı kadar temiz insan
kötü
kötürüm
göt

çocuklar şarkı söylerken japon kale oynardı
hangi rezidansın bodrum katına terk edildi pele sesleri
bir de lady vardı ki, garip bir trafik kazasında öldü
darbe bile daha az acıtmıştı cami kapısını
bu da böyle oktan
doksan altı olsa kimya ölürdü

ortasında filan değiliz o hayatın
sanırım güneş öldürür o karanlık romanları
özlem doldurur insanın kafasını
başı ağrılardan çatlayan bir çeviri kalır geriye
her yer haddinden fazla ateş
yıkayıp anlatacak ne çok şey var

yıldızlı gecelerin çamaşır suyu kokan elleri olur
topukları iğrenç aşklara batmış iskeletlerin ülkesinde
kartondan imanlar yığılır slogan sırasında
sıçrar yalnızlık bir at gibi çatlarken
sessizce büyür başıboş otlar

titrer eski bir balıkçı teknesinde
adı olmayan oğlanlar sigara içer
şarkı söylerken kendi etrafında döner kızlar
üç iğne sıyırır dudakları
şapka düşer