Ömür Süprüntüsü
düş kırığı bir sesti
mavi sandığı bir geçmişten ak denizli sonra o akşamı beklemeler yığını sırf ölüm için müzmin bekar daima üst üste uzaklara dalgın yalnızlığı denizin parmak uçlarına tutkunluğundan... ey teni kavuran sımsıcak kumsalın kirlenmişliği ey bütün direnci ışığı utanarak göz ucuyla okşayan kimsin sen... ıslak otlarda rüzgar yollarda merakım... sen hariç bütün boşlukların gözü üzerimde kumrulara ad vermeye başlamamışım daha kapıların ufkuma siftahı yoktu bekleme öykülerim yağmur böceklerine her zamankinden çok özlemliyken bir kentin kendisi olduğun geldi aklıma sen gelmedin hiç... soluğu kesik tuz kokulu bir ağustos oturdu içime dudakların olmasa hiçbir yaz böyle gözümde büyümezdi incir altlı bir saklılıkta beni unuttuğunu anladığımda sokağıma kırlangıçların ilk akşam çığlıklarını yakıştırmaz oldum bakmanın ve görmenin acemisi bir ömürdü ömür süprüntüsü şakağında balkon yabancılıklarının bakır pası sızıntısı belki zamana yabancı bir antikahramandım belki dost canlısı sıradan bir serseri belkide sensizlik hepsiydi ya da hepsi birden belkinin kendisi bir sen sen değildin bir sen kimsin ve hiç... kağan işçen... |