çocukluğa övgüsenin yaşındayken ben acı ağır ve sağanak sağanak dökülürdü yurdumuzun üstüne ninemin hikâyelerinden la fonten masallarından demirci kava destanından bir ağıt gelip şivan’ın boğazına düğümlenirdi ve babamın hazin sesinden kadim bir sabah ezanı tutup uykusuzluğumuzu bölerdi ... bir silah patlardı bir köy sarsılırdı açılırdı gayya kuyusu ürpererek sarılırdım uykuya dişlerimi sıkardım itinayla işlerdim düşlerimi yastığa dağ başlarında sınırlarda amansız bir çatışma annelerin yüzlerine nasıl bilsen nasıl gelip otururdu korku... bir mayın patlardı bacaklarıma saklanırdı ellerimin titrekliği çekip içimi çekip karnıma dizlermi çekip ayı karanlığıma bildiğim dualara rabbi yessire sığınırdım bir feryat kopardı geceden gökten bir yıldız ürkek gözlerimden birkaç gözyaşı yani oğlum umutlara dair ne varsa daha çocukluğumda eskirdi... biter elbet biter bu kanayan masallar çocuklar eski umutlardan yeşertirse yeniden baharı bir nureddin zengi yetişir o zaman bir selahaddini eyyubi ağzında güzel günlerle döner belki bir yiğit adı seyyid ali olan... |