NÜKLEER SOFRA
Titredi gökyüzü
Bulutların şah damarını kesti ölüm kuşları Pençelerinde toptan bir ateş Sarsıldı yeryüzü kıskandı güneş Kükredi alevler nevri döndü dünyanın Kaç bucaktı köşesi unuttu korkudan Tutuştu gün ortası bir çocuğun tahterevallisi Üryan kaldı sübyan Yapıştı tenine sülük gibi elbisesi Hiç böyle ansızın düşmemiş Yeri bu kadar yakından öpmemiş ti dudakları Kalkamadı Kıpırdamadı ayakları Emdi sesini nefesini Kavurdu kızgın bir sac Konfetiden kıvılcımlar sardı küçük bedenini Kor değil kar yağsın istedi kemiğinden sıyrılan teni Yağmur sanmayın Ağustos sıcağında beşeri bir şimşekti düşen İblisin icadı Ölüm tenekesinin kusmuğu Nasılda çekti içine binlerce çığlığı Nükleer bir sofrada Allame-i cihan sandığı tanrısal kibriyle Öfkesini doyurdu emperyal efendi Geviş getirirken iştahı Dişinin kovuğunda kaldı yanık et tadı Ot bile bitmez artık bu harabelikte Yaklaşana nefretten zehrini bulaştırır toprak Ne bahar gelir nede kış bu haritasız iklime Hayalet bir kentin mezarı kazındı tarihe Dilek USTA |
Duyarlı kaleme candan tebrikler.