ALFABE FARKLI OLMALI HER ŞİİRDE
kendime diyorum ki :
/yazacağın her şiir, yolgeçen hanının giriş kapısında eşik değil, sevgili dudağına saklıda konan, ilk öpücük heyecanında olmalı./ .., ben o heyecanla.., kısa devre yaptırıp ara mesafelere, üstünden aşıyorum uzakların, bütün ışıkları yanıyor, altına bizi bekleyen sokak lambalarının… engel giysili köşe başı bekçilerini, ters çalımlarımla düze yatırıp, saklımızda öpmek için seni dudağından, kapının ardına saklanıp… …gör, dördüncü cemre misali nasıl düşüyorum sana… . . . . , ve devam ediyorum : /‘motor’ komutuna yabancı kameranın, çekeceği ilk film olmak, çok zordur elbette, bestesiz güftenin portesine oturmak kadar./ .., zamanın akorduyla.., şimdi çok daha önceye gidelim mi canımın içi., çok daha öncelere, aynı beşikte göz kırparak birbirimize, bize doğduğumuz o günlere… hiç yaşanmamış şehirlerde, ilk rüzgarın çocuk nefesimizden estiği, gözlerimizden yağan ilk yağmurun, ekili her tohuma hayat verdiği… …ve gecenin yıldızlarına, denizde açan yakamozlara… . . . . , noktalıyorum, merak etme. /yani farklı olmalı alfabesi, yürek taşkınında damla olan her şiirin, çünkü hayal balonlarımız, işte bu sebeple beşik kertmesidir bize./ .., bir yürek dolusu nefesle.., istersen uçarız yarınlara doğru, kanat olup iki yanına güvertemizin, güneş çarpmasından uzak kainatlarda, yeni güneşler doğurmak için… inan., ne umurumuzda olur günün tiranları o zaman, ne barikatlar hayal balonunun içinden çıkıp, yaşamın gerçeğine döner masallar…… …bak şiir olup sana geldim, bir daha gülümse bana… CEVAT ÇEŞTEPE |