eylülde unut bunları çocuk ( hafıza kayıpları )acı bir çaresizliktir gülümsemek dedim küskün yanlarına mütercim sözlerin kanadı güldün acın büyüktür aklına çocuk acın; acımdır gülüşlü felaketim say ki bir babayım ve muğlaktır hüzünlerim düşün ki iliğim hüzünlü bir kızın yağmurlu sunağıdır muğlak bir acı ne kadar büyütebilir ki seni unutma! acısını anlamsız şiirlerin yüklendiği şairler Allah’tan almışlardır renklerini ki Allah’ı severim ve yine unutma! şiir bedbahtların işidir gül kırmızıysa ten ıslıklı bir felakettir gül varsa... eşkiya yüreklerini çocuklukla bezemiş şairler de vardır ve benim hiçe dair devinmelerimde şaire ve acıya öykünen sayrı sanrılarım dedim ya severim Allah’ı unutma ki şiir deliler içindir ... gülleri sevme çocuk! onlar kıskansın yedi karanfilin olsun düğümlerine aklını verdiğin telaş bilmez mevsimlerin olsun benim de her şeye verecek bir kirpiğim vardır gözlerimse sana bütün aylar eylül gelsin diye gelip geçerler bundandır telaşları gözlerim eylüldür ve sana kurbandır çocuk! eylül gelir kalmaz gider sevimli tortuları gözlerimizde kalır söyle şimdi; kuruyan hangi gözlerimi bir bahara fahişe eskisi diye sunsam iflah olurum kırık ve yamalı yanlarımı mukaddes bir kelamla bezesem ve gözlerimi her defasında yalancı ve müntehir çiçekler gibi kurban etsem sana eylül gelir mi yeniden gelirse ölürüm gelmezse..çocuk gelmezse! (bu nasıl yutkunmadır Allah’ım) severim çünkü boğazımdaki düğümü ’gözlerim yaşlıyken tapılasıdır ve sana kurbandır ‘ kurbandır ellerine ki ellerin yüzümdür. der ve susarım yoksa bu figan ve öykü içinde iyimser cümleler de kurarım çıplak ve küfürlü bir bedensin sen bana çocuk! bense grisiyim eyyamcı eylüllerin ve rehinesiyim sırtı yokuş takvimlerin aşığım ve esirgerim fahişeliğimi hiç bir dudakta yok ağzımın yeri... ’çıt’ diye kırılıp düşen bir karanfil kadar kırılganım unutma çocuk! şiir şairin fahişe yanıdır Allah olmasa, kanamaz yaralarım... |