Yaşanacak yeroturup kalmadım taşın altında vargücüyle göğsümü sıkıştıran titrek mumu söndürmeye çalışan insansız esintilerdi kaldırıp attım taşı bir ucundan tutuşturup yaktım sönen yıldızımı geçmişi asıyorum yorgun gölgemin tenha evrenine uzakta cümle renklerini iliyor çocukluğum yetişkin bağrımın açık yakasına yine kurbağa yavrularını kovalıyor balıkları yakalayıp, salıyor suya duymazdan geliyor ağzı küfrü bol rakımlı adamları orada bir çocuk geleceği ç’alınırken şarkı söylüyor savaş rüzgârlarına çiçek kokuları yolluyor kardeşçe anlaşıyor ülkeler oyunlarda tahtadan oluyor kılıçlar kimse ölmüyor pisi pisine bütün çocuklar gülüyor oyunları bölünmüyor silâh sesleriyle bir genç kız yarım aşkla bursa ketenine alın yazısını işliyor türkişi renklerle örüyor ellerini antikayla çevreliyor gözyaşını oya gibi örüyor sevdasını kaşlarının üstüne düşüyor sevgi rüyalı çiçekler başının üstünde dalgalanıyor dünya bayrağı o boğulmamış adımların astığı düş deniz gezmiş yakalanmamış daha dua ediyor hiç yakalanmasın gelirse eğer buralara bir yer bulur tepesinde uçuruverir özgür kuşlarla hep mezarları gösterdiler bana yaşanacak yer diye 09. 12. 2014 / Nazik Gülünay Şiirimi güne seçen seçici kurula çok teşekkürler.. |
AYSE KAVAK tarafından 12/22/2014 10:59:25 AM zamanında düzenlenmiştir.