bir şeylerin dışındayım, biliyorum .. daha doğrusu, bir şeyler bensiz sürüp gidiyor …
Tomris Uyar
biz; daracık, çıkmaz, küçük sokakların hayalleri büyük çocuklarıydık minicikken öğrendik duvarlara çerçevelenmiş siyahbeyaz portreleri bakışlarımızla boyamayı kolumuzda saatimiz yoktu ama olsun diş izlerimizden saatlerimiz vardı ve bahçelerimiz zaten saatlerin de ne ehemmiyeti vardı o anların geçmesini istemiyorsan bazı çocuklar arasıra ısırılmalı derdi babam -sevgiyle kollarından-
kan grubunu bilmediğimiz -kan kardeşlerimiz vardı- ya tutmazsa kan? tutmasa bir damla kandan ömür boyu dostluklar doğar mıydı? mis gibi kokardı mahallenin çarşafları kadınlar mandal yerine gülüşlerini takardı iplere öyle hevesli çamaşırlardı ki bayılırlardı kirli toplarla öpüşmeye
dışarı taşardı mutluluğumuz demliğinden süzülen çay gibi- ya da kapı önüne serilen kilimlerimiz gibi barbie evimiz olmadı belki süslü bir kızın saçlarını tarayamadık ama...ben her seferinde kuaför olurdum oyunda Serpil müşteri kasada tomarla kağıt birikirdi kaçak gecekondulara tapu alıp dağıtırdık çocuklara önlük- yakalık babama ceket alırdım sıcacık içi anneme müsait vakitler ve işyerinden -izin günleri-
lunapark’a gitmek...... ne muhteşem bir şeydi karıncalarında atı olduğunu öğrendiğim salıncakların da uçtuğunu çiçekli bir elbisesi vardı annemin, mor ve zarif desenli ve omzuna bir gül gibi iliklediği -beyaz hırkası- lacivert takımlarını giyerdi babam ve öperdi annem burnunun ucunu kravatını bağlarken -nazarlık gibi- ama ben en çok babamın gözlerinde sallanmayı severdim tutunup kirpiklerine asla! düşme ihtimalim yoktu ve annemin kollarında dönmeyi -çocuk semazen gibi-
insan yoksul bir eve aşık olur mu ve bir evin duvarları herkese rutubet kokarken - size lavanta bahçesi- Tac Mahal ne bileyim herhangi bir masaldan kaçmış bakımsız saray buluttan kiremitleri ah...küpelilerin gerdan kırdığı, sardunyalara o parmaklıksız pencere önleri çekirdek çıtlamalarına katık ettiğimiz -komşu gülüşleri- kapı önlerinde açardı insan çiçekleri
aşkı da tanıdım elbette bir dük kaçırılmış boy boy ilanlar böyle rüya gazetelerinde açık unutulmuş bir roman sayfasından ya da uykuya dalmıştı yazarken Barbara, hem yaşlıydı zaten ayna düşkünü bir cadının işiymiş ve haylice problemli feci bir tanışmamız oldu elma bulamadı sanırım gök taşı fırlatır gibi attı gözlerime yaramadı işine ihtimal -aksi çocuktu, kibirliydi hani gururu on metre tavan- uzun zaman aldı kalbinin tozunu almam uçuştukça toplandı kalbime çağlar öncesinden hortlayan bir virüs gibi -yalan-dolan- aşkı güçlü bir antibiyotikle öldürdüm içimde sonra ellerimle kalbimi..
saftık her türlü şüpheyi evin bodrumunda uyutacak kadar "bu yüzden hep derim ki -kız çocukların mutlaka olmalı erkek oyuncak bebekleri-
öyle depolamışız ki ciğerlerimize ağzı masumiyet kokan sevgileri, her türlü yapmacıktan uzak bu radyasyon saçan hayat ve hiçbir güzel sokak cezbetmiyor sırtını rüzgara veren düşlerimi...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
-rüzgârlı düşler- şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
-rüzgârlı düşler- şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
şiirin kıyısına bir kilim serip koluma ısırıktan bir saat çizip ama öyle böyle değil dişlerimi iyice geçirip izi silinene kadar rengi kırmızıdan mora, sarıdan çürük griye dönene kadar zeliha bebeğimi uyutmak istiyorum kucağımda...
bu kadar güzel insanların hala yaşadığını bilmek belki bu kadar bağımlı kılıyor insanı buraya...
şiir öyle güzeldi ki, alıp götürdü kimi zaman, kimi zamansa gülümsetti.. öyle güzelsin ki gerçekten. kimse bunları yazan birinin kötü olduğuna inandıramaz beni..
erkek bebeklerim oldu mu hatırlamıyorum ama işe yarayacağını bilseydim kesinlikle alırdım:) ama hatırlıyorum, küçükken hep erkek portresi çizerdim, ne bileyim kadın portresi çizmekten daha çok hoşuma giderdi bu, yani bu sayılmaz mı ki? :)
her zaman olduğu gibi dolu doluydu şiirin...sevgimle,daima...
her dizede çocukluktan ergenliğe, oradan delikanlı halime, kendi geçmişimi gezdirdim gözlerimin bebeğinde ve ince bir sızı oturdu gözlerimin tam da şurasına çok özlemişim o günleri.. ne iyi ettin arkadaş yeniden doyasıya hatırlamama neden olan şu enfes dizeleri yazdığına ömrüne bereket olsun saygılar
lunapark’a gitmek...... ne muhteşem bir şeydi karıncalarında atı olduğunu öğrendiğim salıncakların da uçtuğunu __________________________mükemmel şiiri ve ince kaleminize saygıyla, tebrikler
Ne güzeldi dimi arkadaşım kum taşırdık ayakkabılarımızla kan kardeşi olduk kolumuza saatler yaptık diş iziyle ne güzeldi o masum günler kirlendi(k) dünyamız bizler büyüdük zaman artık dişini atıyor alnımıza gerçeğin karasını yüreğin solmasın arkadaşım sevgimle
izi silinene kadar rengi kırmızıdan mora, sarıdan çürük griye dönene kadar
zeliha bebeğimi uyutmak istiyorum kucağımda...
saçlarını tarar mısın onun da....
<3