Dulda Ikilitledim sandık dolusu gülüşlerimizi bekleyiş od`unda kaç taş çatlattı ortasından sabrımı sınayan zaman kabrime biriken toprak ellerimi titreten harflerin düşerken ardın sıra büyüyen dağ kalemimin çizdiği koyuluk gözlerim çöl tenim har dilim tüy göğsümü sarsan vuslat ki serap ah ellerimin okşadığı akrep koşar mı külüne şair cesedinin gölgesinden korkarak! akşamdan sabaha bir gelip bin giden ela çanakta hükümlü kan is kokulu şiirlerime mürekkep toplayan! harabe yüzümde çöken kızıllık nasırlaşan alaz çöreklendikçe atmaca sızılar etinde sırtlan biriktiren ruha dar gövde sökemedim çerçevesini aykırı resimlerin susamanın hükmüne alışık işlediğim gül çeyiz taştı sandık içinde kalakaldım Sude Nur Haylazca |