kime uzansam yüzümdeydi çocukluğum/-çok önce, en önce kurbağalar öldü- // Sakallarımı biraz daha uzatarak gürültüyle uzatıyorum; iç çekişlerinin sesime sinmiş kırıklarının incelerek tüm kainata yayıldığı ve ağzıma melek yanıkları yağdıran semavi infiallerin bile göğsümdeki sızıyı bastıramadığı geceleri........ (Sadece ’uzatıyorum geceleri’ mi deseydim?) ...... uzatıyorum elimi sakalım içine uzuyor Ve uzadıkça, içim çocukluğumun içine dökülüyor gece uzadıkça kaburga sızısı gibi incelirim Sızı inceldikçe söz, Söz uzadıkça boynumun semavata beşik yerlerim- -Uzar heybemin içindeki kimselerin bilmediği saçtan tırnağa mücrim iniltilerim.... -Beni hep benden güçsüzler dövdü Kahramanlığım bundan ve bundandır ıssız yerlerde çoğalması Allahın ve karanlığı mezarlıkların..- oysa şimdi bir korku büyüyor ve dökülüyor alnımla dilim arasına bir yere Şimdi sakalımla duvağın uzadığı mezarlıklı gecelerin şirke ve şiire neden konu edildiğini senden başka kim bilmeden anlayıp ince bir devinimle iç çekişebilir ki söylesene!.. Biraz üzgün biraz yorgun çokça migrenim şöyle bir yana kaysaydın da koynuna gireydim Boynunu bi yerden ısırıyor gözlerim ama nerden bilmem ki? kusura kalma, gözüm kara bir bakışta çıkaramadım; dalgınım, içim baştan sona yara esmer boyunlu ve yaralarımın heybesi çocukluğum benim! boynundan bi kere öpsem sakallarım batmaz değil mi OYY!.. (Kime uza(n) sam yüzümdeydi çocukluğum; uzuyordu..) |