Öyle özledimki seniaklımızın bu denli karışık olmadığı zamanlardı hani ipe un bile serileceğine inanırdık neden olmasın derdik çisil çisil yağan yağmurla serilir bilmezdik böyle akar umutlar ayrılır annesinin dizi dibinden taşlanır kaplumbağa adımları tavşan avlanır hani pekmez küp peyniri domates bazlama yediğimiz günlerdi girift çocuk gülüşlerle çıkmaz sokağın çıkılan dar arasıydık saraylarımızdı, bir kaç adımlık alanlar çöplerdendi ormanımız, değirmenimiz odun parçası şelâleler akardı bir parmaklık suda denizimizdi, küçük su birikintileri daha kendimizdik bilmezdik bu denli karışacağını usumuzun neden bütün köprülerden başkalarına geçilirdi kayıp mı etmiştik kır çiçekleriyle bezeli yolları her kaybolduğumuzda bir su başında bulurduk bizi doğru yolu bulurdu çocuk ayaklarımız her kayıkta kendimizden kaymazdık her ninni uyutmazdı düşlerimizi sallaya sallaya uyanırdı gidişlerimiz hani sararan yapraklar gibi ağardığında saçlarımız başka bir suyun başında bulmuştuk kendimizi kaybolup gitmişti bahar gülüşlerimiz bir araba sancıyla uğurlamıştık sevdamızı oysa bir kere takılmıştı yakamıza karanfil yüzü kokusu sinmişti kalbimizdeki yaraya oydu her yokuş çıkışımızda ayağımıza takılan çengel duyduğumuz ağrılı müzik üstümüzden dökülen ritm ağır hava anladık ki değişmiş mevsim, geçememişiz gökkuşağından bizi kandırmış masallar, ağlatan türkülere gelmişiz bükülmüş kalmış bir kenara ağzımız hani bize çocukken yavaş olun diyen yaşlılar gibi usul oturur olmuşuz yerimize şekersiz çaylar masasında birden çıkmıyor artık sözler ağzımızdan kaç engele takılmış bantlanmış bakışlarımız öyle özledimki seni!.. Şiirimi güne taşıyan seçici kurula, çok teşekkür ederim.. 04. 09. 2014 / Nazik Gülünay |
canı gönülden tebrik ederim