Eyy!Ilık bir sonbahar zamanı rüzgârın uğultusuyla düştün Gözlerimin dar yakasına. Adını bilmediğim şehirlerde yaktılar beni Yandım, "âşk" dediler sonra. Eyy! Yanışım Hârın kapıma dayandığında; Hangi sevda Cehennemi ıslatırdı dudaklarımı? Ki; Elleri / ayakları yoktu bu âşkın. Ayrılığın en büyük kěfâreti " Yüreğini kurban etmek! " dediler. Başım, gözüm üstüne sevgili. Eyy! Sevişim Ruhumun şîrk koşulduğu duvarlarda Tövbesi bozulmuş bir yeminin, Bakışları küskün bir sabahın, Ve vadesi dolmuş gülüşlerin, En keskin adıydı " seni sevmek! " Ben ki; Belimi büken vuslatın koynunda citit atarken Bir minâre boşluğundan sallanır adım. Ardımdan uçsa dahi kuşlar, Kelimeler şehâdette durmasa, Ve binlerce kâhır üzerime yığılsa, Toprağın ten renğine boyanır suretim. Eyy! Gözlerimi ıslatan cinnet (im) İmansız boşluğumda kıvranan karıncanın Sırtına kambur olduğumdan beri Annemin tahta beşiğine sığmayan hüzün, " Babam " dediğim adamın sakalından yuvarlanır. Bir insan nasıl bırakılır böyle çaresiz (?) İki çift göz nasıl hěbâ olur sevda kâhrına. Öldürün beni ne olur Kahretmeden dil altı ayrılığım (ız) Eyy! Hesapsızım / Kitapsızım Azrâil’in tükürüğünde yıkanmaya meyilliyken bakışların, Sildim gözlerinden günahlarını, sevaplarımla. Keşke; Bir daha şans gülse yüzüme Sevsen beni bir daha... Sevdim! Nerden bile bilirdim ki eyy! Kaşına, gözüne baktığımda Sesini, tınısını duyduğumda * İnsana benziyordu * İnsana... |
Sildim gözlerinden günahlarını, sevaplarımla.
Keşke;
Bir daha şans gülse yüzüme
Sevsen beni bir daha...
Sevdim!
Nerden bile bilirdim ki eyy!
Kaşına, gözüne baktığımda
Sesini, tınısını duyduğumda
* İnsana benziyordu *
İnsana...
Değişik ama güzel anlatımdı severek okudum
Usta kalemi selamlıyorum
Kalemin susmasın;Selamlar