4 PERDELİK OYUNŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 4 PERDELİK BİR OYUN
UÇURUMDAKİ YAŞAMLAR Konu: Hayatın içinden Oyuncular: Hasan: Erkek Emine: Kadın Esma: Kız Sığınma evindekiler: Müjgan Serap Mahinur Tülin Fatma Sultan Fikriye Meyhanede: Garson Osman Altın günü yapılan ev: Ferda: Ev sahibi Funda Filiz İlknur Semra Spiker 1. Perde: Evin oturma odası, adam dışarıya çıkmak üzere hazırlanmış, öfkeyle odanın içinde dolaşıp durmakta. Hasan: Ulan karı ben senin, ananı, avradını! Senin gibi karının, soyunu, soyadını! Emine: Aman beyim etme dur, ne olur etme küfür Döv, dayak at, tekmele, sürükle, yeri süpür Daha çok yaralıyor ettiğin kötü sözün Bu sersefil halimi görmez mi acep gözün? Hasan: Kadın değil mübarek sırf çeneden ibaret Seni nasıl çekmişim, hayret, vallahi hayret! Emine: Aldın kaçırdın beni, daha on üç yaşımda Acılar biriktirdim damlayan her yaşımda. Hırpaladın yıllarca sırrımı yuttum, sustum “Kızılcık içtim” dedim aslında hep kan kustum. Hasan: Hay çenene ne desem hala konuşuyor bak Yine döverim seni duvarlara çarparak. Emine: Haksız mıyım efendi, daha kızımız küçük Ondan kadın olur mu taşıyamaz onca yük. Söz vermişsin vurarak şişelerin dibine Yakışır mı sabiyi evermek edebine? Hasan: Yine döndün dolaştın işi bağladın kıza Ben istersem olacak o da gösterir rıza. Emine: Delirdin mi sen adam karar kıza düşer mi? Ne anlar ki sonunu, hayır mı olur şer mi? Yaşıtları sokakta ip çevirip atlıyor Bebeğiyle oynuyor dans edip rahatlıyor. Hasan: Edebinle konuş bak beni çıldırtma kadın Öldürürüm gömerim kaybolur yerde adın. (Kapı açılır kızları Esma girer içeriye.) Esma: Bu ne gürültü ve ses, yine kavga mı baba? Yuvamız bir gün huzur bulacak mı acaba? Hasan: Sen karışma bu işe nerelerden gelirsin Git sokakta gez dolaş baban evde delirsin. Sanki bilmiyor musun kavganın sebebini Korumalısın artık arını edebini. Az kaldı çok yakında sen de evleneceksin Esma: Olmaz baba evlenmem! –( Hasan) Aşk mı dileneceksin? Esma: Gelin mi olacağım bana çocuk diyorken Okumak istiyorum evliliğe çok erken Çekmek istemiyorum zavallı annem gibi Taşıyamam yıllarca evliliği gem gibi. Hasan: Sus konuşma saygısız bu ne biçim hitaptır? Seni böyle söyleten öğretmendir, kitaptır. Çok bile oldu yeter, sana bunca eğitim Namusunu korumak evlendirmek niyetim. Emine: Kızımı da alarak gideceğim buradan o Hasan: – Gücün yeter mi buna, hadi sen de oradan! Emine: Mahkemeye başvurup seni boşayacağım o Hasan:– Hele bir dene de gör, kurşunlar sayacağım. Emine ve Esma oturduğu yerde ağlarken Hasan kapıyı çarpıp odadan dışarı çıkar. 2. Perde (Kalabalık bir salon, masalarda yemek yiyen kadınlar… Sığınma evindeler…) Müjgan: Bilirim ki çok güçtür derdin nedir demesi Bilirim ki cevabın verilmesi imkânsız Hepimizin içinde düğümlenirken sesi Kimse keyfinden düşmez mor çatıya apansız. Yaşıyoruz sonuçta yaşamak olmasa da Çekeceğiz nasılsa buna kader diyelim Tekine dokunmadın her şey durur masada Boş verelim her şeyi afiyetle yiyelim. Emine: İçimde yumruk gibi kocaman bir korku var Yutmaktan çekinirim belki de yaram azar. Serap: Aynı sözleri söyler hepimizin öyküsü Aynı notaya basar dilimizin türküsü. Çekinme sakın bacım yoktur inan farkımız Belki bazen duruyor bizim kader çarkımız. Mahinur: Belki yanıldık şaştık bilmeden ettik hata Belki de bu sebepten düştük yanlış hayata Tülin: Tutsaydı elimizden anamız ve babamız Hor görmeseydi keşke düşünce akrabamız Atardık adımları yepyeni bir yaşama Dışlandık unutulduk öyle olmadı ama. Fatma: Yıllarca dayak yedim küfür yedim kocamdan Döndüm baba evime canıma tak demişti Dul dumanı tüttürmem dedi annem bacamdan Kadın evi terk etmez, eden alçak demişti. Sultan: İhanete uğradım ben de aynı haldeyim Sığındım bu çatıya daha ben ne edeyim? Taşımazdım o yükü kaldırmazdı gururum Buradan da çıkarsam ben kendimi vururum! Fikriye: Bir de beni dinleyin anlatayım bacılar Biraz farklı olsa da benziyor tüm acılar. Zulme çatınca adım duyuldu bin gün ahım Her darbe nefesinde döküldü bin günahım. Yeni doğan güneştim sulayıp söndürdüler Amacım mutluluktu yolumdan döndürdüler. Dayanamaz sanırdım beni hisseden canlar Göğe koşan dumanı görmüyor mu insanlar? Kurtulmaktır tek çare arşı aldı eyvahım Kevser sunan sulara ulaştırsın Allah’ım. Ömrüme yamalandı acım sızım kederim Bu kan kokan ruhumla bilmem ki ne ederim? Bir gün şefkat görmedim öz anneye acıktım Kaçıp gittim sonunda, daha çok ufacıktım. Kurtarır sanıyordum sevdanın güçlü gizi Düştüm bir cehenneme sesimde bıçak izi Umut kavgada öldü perişan derbederim Çile çiçeği ömrün karşısında ne derim? Gün geceye düşerken sazımla düş çalarım Eza kokan anları acımaz parçalarım. Sevgiyi soluduğum kadardı zalim hayat On günlük ekmek gibi belki de daha bayat Çağlamaktan utanır içime dolan yaşım Kızıl gözlü çatılar şimdi benim sırdaşım. Dirensem de durmuyor coşkun seli salarım Bu mor çatı altında hayallere dalarım. Emine: Kızım on üç yaşında everecekti beyim Onun içindi çabam kaçmayıp ne edeyim. Ben de çocuk gelindim amca dediğim adam Acımadan kaçırdı acıyla doldu odam. Müjgan: Kaçırdılar mı seni, almadılar mı geri? Benim çocuğum olsa dağıtırdım her yeri. Emine: Bir gün denedim ama annem eve koymadı Hüzün elbisem vardı üzerimden soymadı Dedi ki; kadın olmak, dul olmak kolay mıdır? Bardak bardak dolaşan dem kızılı çay mıdır? Alamam seni geri döneceksin beyine Kaderimdir diyerek çekeceksin sen yine. Çarem yoktu bacılar yeniden eve döndüm Alevlenen çıraydım kirli sularla söndüm. Evcilik oynuyordum artık anne olmuştum Tomurcuktum çiçektim don vurmuştu solmuştum. Geldim ama buraya içimde bir korku var Ben kocamı bilirim ya vurur ya da asar. Mahinur: Hepimiz de aynıyız bitmez bizim çilemiz Sahip çıksa ne olur bizim de ailemiz? Kadın olmak mıdır ki suçumuz bilemeyiz Alnımızdan yazıyı istesek silemeyiz. Serap: Bırakın ağlamayı gülelim oynayalım Yeniden doğduk deyip geçmişi yok sayalım. Haydi, halay çekelim herkes el ele tutsun Ne kadar zalim varsa toprak onları yutsun. *********** “Kadınlar oynayarak sahneden çıkarlar.” (Hasan bir meyhanededir, sarhoştur…) Hasan: Bir şişe daha getir, duymadın mı hey garson! Garson: Tamam, ama borcun çok bilesin bu şişe son. Hasan: Ah ah! Şu insanoğlu, bir kez düşmeye görsün Kimse bakmaz yüzüne toplanayım görürsün. Para dediğin ne ki zaten moralim bozuk Demlenmek istiyorum içkimi getir çabuk! Garson: Bedavacı serseri zıkkımın kökünü iç Kaçırmışsın karını bu çare olur mu hiç? (Dışarıdan Hasan’ın arkadaşı Osman girer.) Osman: Bakıyorum vurmuşsun şişelerin dibine Bu efkârın bu gamın de haydi sebebi ne? Hasan: Bilmez gibi konuşma karı gitti geçende Alay mı ediyorsun el âlem gibi sen de? Osman: E, bilmezsen arkadaş elindeki değeri Ahından inletirsin işte böyle her yeri. Ha, bu arada, bizimki görmüş senin hanımı Hasan: Unutmak istiyorum sıkma şimdi canımı. Sokakta mı gezecek eşek gibi dönecek Gururunun ışığı nefesimle sönecek. Osman: Ha hay sen öyle zannet mahkemeye başvurmuş Bir sığınma evinde yeni bir yaşam kurmuş. Sen kendini avut dur sen buralarda oyalan Hasan: O hiçbir şey yapamaz bana söyleme yalan. Osman: Kızını göndererek bir yatılı okula Muhtaç etmeyecekmiş ayyaş, sarhoş bir kula. Nasıl kabul edersin, söyle nasıl erkeksin? Gelip içmek yerine yanına gideceksin. Hasan: Sus oğlum, yeter artık! Kafamın içi duman Düşünürüm hepsini eve gittiğim zaman. Osman: Karın seni boşuyor; kabul etmek var mıdır? Dayağından usanmış hani erlik gururun? Vuracaksın elbette yıkılmaz duvar mıdır? Onu ezmek bağırtmak değil midir sürurun? Hasan: Sus artık kafam iyi beni gaza getirme Hapislerde çürürüm hayatımı bitirme. Osman: Karın seni boşuyor; gitmez mi başkasına Sarmaz mı bedenini kor ateşten bir haset Bak seni terk ediyor bakmadan arkasına Yaşamak haram ona olmalı yanmış ceset. Hasan: Terk etmemeliydi beni, evet, ölmeli elbet Yapayalnız kalmak mı, çekemem ilelebet. Osman: Karın seni boşuyor; ne olur küçük kızın? Kur kafanda hepsini kime diyecek baba? Aklına girdi belli çok çeneli baldızın Bacısını da alıp öldürsek mi acaba? Hasan: Soyu yansın kurusun öldürürüm vallahi Bomba kor patlatırım evlerini billahi. Osman: Karın seni boşuyor; yalnız mı kalacaksın? Mazlum eşin dururken kime gücün yeter ki? Ezilmeye layıktır sopayı alacaksın Kör olası vicdanın sızlamasın yeter ki. Hasan: Kararımı vermişim eller ne derse desin O kadının eceli elimden olur kesin! Osman: Karın seni boşuyor; terk edilmek var mıdır? Ne dersin insanlara kahvende sokağında “Namus” der kurtulursun hâkim canavar mıdır? Çek tetiği vur onu gül açsın şakağında. Hasan: Yakalayıp sokakta serpeyim mi kezzabı Neymiş öğrensin artık cefayı ve azabı. Osman: Yok mudur üç kuruşun dök üstüne benzini Kara kömüre çevir ipek pembe benzini. Bas evi kır kapıyı vur hepsini tüfekle Hemen kaçma oradan can vermesini bekle. Hasan: Yakalayıp köşede bıçağı saplayayım Çok olmalı darbeler bir de hesaplayayım. Terk edilmek değil mi gecelerde kâbusum Erkeğim ben vururum kurtulacak namusum.
|