Öyle özledim ki senisenden bulaştı bil üstüme karanfil kokulu aşk bütün sokaklara,insanlara yaydım bende aldım üstlerine yapışmış umutsuzluk içeren ağır havayı bahar nasıl doldu odamıza leylak kolunu uzattı penceremden başımda esiveren sevda yeliyle geçtim başını eğ diyen alçak tavanlı evlerden dayandım katlanılmaz gerçeğin sancısına bilirdim ki önümde, arkamda sen vardın çocuk sevgileri düşleri topladım hep kırmızı dokulu çantama koydum yüzümde her zaman bir çocuk güldü ağlarsa o ağladı döven hayata sesim aştı beni siz’e yöneldi olgunlaştı buğday başakları öyle özledim ki seni, çoğaldım, çoğalttım sen olmaktan çıktın sen bir Ferhat, Mecnun, Kerem oldun sen için çıktığım yolda kalabalıklaştı insanlar bakmadım kara ak derili, ırkı cinsi dini ne sevdim; sevgilim oldu dünya’lı aşkı aştım şu kadarcık bir şeydi boyum huyum nazlı bir kız çocuğu anneden korkan, baba kuzusu yenilmek istemezdim dalyede yenilmedim hayatın ağlatan çehresinde ince çizgiler çektim gülümsemekten göz kenarlarıma kıyısına ağzımın gerçekten gülsün yazdım insan kendi yazsın alın yazısını 29. 6. 2014 / Nazik Gülünay |