Ne biçim şeysin sen hayatne biçim şeysin sen hayat manzaramda karanlık gölgeler ve bir kadının çıldırmış kahkahası "kendinin mi o ayrı" Tanrı çetelesini tutuyor görmeyip ulaşmadığımız bir yerde mevsiminde açtırmadığımız güllerin takvim yapraklarından düşüyor zaman yine bir yerlerde krallar öldürmeye göz yumuyor herkes ellerinin sahibiyim sanıyor bir güvercin ölmeye yatıyor çığlığını duymuyor karanlıklar ayın üstünde yedi kat perde gün doğumu sisler ardında kaçıncı doğum gününü kutluyor kuytular yine alabildiğine soğuk sesin rengi ölçülemiyor sona kalıyor bütün umutlar öyle koyu ki sisler aralanamıyor bir türlü! güvercin ölümü bilmiyor umuyor havalanacağını ölü kanatların bok sarmış her tarafı geceyi geceye bırakmaksa zor iletilemeyen seslerin sesi olmak yakışırken manzaraya kapılar çarpılıyor durmadan olan masum sevgilere oluyor önünde sonunda ağlayacak sevgiye uzaklara atmakla kurtulunmuyor hayatı tutsak alanlardan yeni ipuçları bıraksa da karanlık hiç bir masum çocuğun bakışı unutulmuyor namlunun ucunda soluyor yüzler gel de sana silâh doğrultan katilini sev hoşgörüyle bak ölü suratlara ayıplarını sayma çağın bu manzaraya tâbi ol katıl güvercin öldü kimsenin umrunda değil yerinde olmayan kahkahalar duyuluyor yerinde olmayan sözler kimin yüreğini taşıyorsun hayat 25. 6. 2014 / glenay |
Öldürene gülmeyi öğretmediler mi en çok.
Sana vurana sen ekmek at denmedi mi?
Gülerken ısıranlara susmayı öğrendik en çok da.
Yüreğine sağlık canım sevgilerimle.