bana bir yalnızlık daha ver pas tutuyor silahlar gövdemi bir bulut taşıyor yıllardır bu yağmur oradan bir dağ sırtına değen ellerimde göç görmüş taşralı kederi seğiren ışıklarıyla şehir ve sokağına bakıyor gökyüzü ah görünmüyor kimseler
biliyorsun kimse küçültmeyecek acıyı dokunduğun yerde kaybolduğun gölge kin ve öfke diye tüm bildiklerin terk olan mutsuz ruhlar gibi yoğrulan hayat biraz yorgun biraz bir çizgiden başlıyor zamanı takip eden ardından
birisi bir insan çiziyor fotoğraflara birisi tuğlalar, tekerlekler, trenler her şey uzuyor birdenbire duvarlar, yollar, vagonlar hiçbir şey memnun değil kendinden ve yağmura dönüyorsun böylece anlamı kalmayan bir rüyanın ucundan
bana bir yalnızlık daha ver yoksa pas tutuyor silahlar...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Pas Tutuyor Silahlar şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Pas Tutuyor Silahlar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Hayata birde bu pencereden bak diyen şiir... Hayatın içinden hayatın kendisi.. ne güzel yazmış kalem ne güzel anlatmış işte şiir bunun için var ve ırmak kardeş sen çok ama çok iyisin bu konuda yüreğine kalemine sağlık ve hep yaz hiç bıkmadan usanmadan her daim sevgim saygımla..
biliyorsun kimse küçültmeyecek acıyı dokunduğun yerde kaybolduğun gölge kin ve öfke diye tüm bildiklerin terk olan mutsuz ruhlar gibi yoğrulan hayat biraz yorgun biraz bir çizgiden başlıyor zamanı takip eden ardından
birisi bir insan çiziyor fotoğraflara birisi tuğlalar, tekerlekler, trenler her şey uzuyor birdenbire duvarlar, yollar, vagonlar hiçbir şey memnun değil kendinden ve yağmura dönüyorsun böylece anlamı kalmayan bir rüyanın ucundan
bana bir yalnızlık daha ver yoksa pas tutuyor silahlar...
Irmak - Haziran / 2014
Pas tutacak bir şey varsa silahlar olsun üstad Beğeni ile okudum kutladım usta kalemi Yüreğine sağlık;Selamlar
Yaklaşık üç seneden beri tanıyorum seni arkadaşım. Birçok şiir arasından senin şiirin dikkatimi çekmişti ilk olarak, başka da yoktu zaten bir zamanlar... Sonra daha acemiydim - şimdi de acemiyim gerçi ama- o zamanlar çok çok acemiydim. Dedim, bu çocuk iyi şiir yazıyor, bana yardım eder... Ve böyle başladı dostluğumuz. Şimdi nereden çıktı maziyi yâd etmek diyeceksin...
Düşünüyorum da iyi ki o adımı atıp da seni tanımışım.
Kişiliğin de şiirlerin gibi yalın çünkü, olduğun gibisin. Şiirlerindeki gibisin, dolambaçlı sözlerin arkasına saklamıyorsun şiirlerini. İmgelerin olmazı olduranlardan değil, olanı çarpıcı bir şekilde okuyucuya sunanlardan...
Hep bana kızarsın "ağlak" yazma diye, aslında haklısın ama işte kızlar biraz daha yeniliyorlar duygularına kalemi alınca ellerine. Belki de yaşantılar siniyor sözcüklere kim bilir?
Tamam tamam geldim şiire.
Her şiirinin benim için özel olduğunu biliyorsun. Bazen "sarellesiz kahvaltı zamanlarında" oturdum seninle aynı sofraya, bazen "ellerinin kalp atışlarını durdurmanı" izledim bazen ve hepsi öyle yer etti ki zihnimde, izi silinecek gibi değil...
Ben de düşünüyorum kimi zaman gövdemi bir bulutun taşıdığını... Ancak "bulut gibi hafif" benzetmesini haksız çıkaracak kadar ağır benim gözyaşı bulutum. Belki de ondandır gözlerim yaşlı gezmem, bir çocuğun bakışında vurulmam ve kendime ağır gelmem, ondandır belki...
Hayat yorgun ve bizler de yorgun bir hayatın işçileriyiz... Zamanın efendiliğinde çalışan. Tek istediğimiz "mutluluk" aslında ama ne zaman değer verildi ki emek sarf edenlere? Zaman da ihanet ediyor bize
ve işte o yüzden
yalnızlığı döşeyen ağır işçileriz...
Yüreğine sağlık dostum, hep yaz böyle sade, böyle içten, böyle düşündüren ve senin gibi...
elim bir kaza sonucu kaybettik cesur sesimizi üstümüzden çıkan azılı bir yalnızlıkla tek tabanca gezdirdiğimiz hüzünlerin eşgali belirlenemeyen acılarla beraber robot resimlerini çiziyordu nemli duvar dipleri yine çok medenî bir şekilde ayrılıyorduk düşlerden ki mutluluk gözünü kaçırıyordu sürekli bizden -üzgünüz sizi tanımıyoruz-
hadi kalk yiğidim! -orda bir düş var uzakta o düş bizim düşümüzdür gitmesek de görmesek de o düş bizim düşümüzdür!-
bak işte takvimler herkese aynı rakamları gösteriyor bugün de mağlup bir şekildele güne uyanıp erken mesailerde uzayan adımlarını sayacağız yolların peronlar...terminaller...bekleme salonları güzelim düşlerini kaybedenlerle dolu herkes duman altı herkes çadır kent oysa herkesin içinde farklı ilerliyor zaman ve havadan cazip indirimler yapmayı unutmuyor hüzün malum çatı katlarıyla merdiven boşlukları az önce ağıtlarla sar(s)ıldı ama gözlerimiz gördüğünü unutuyor hemen üstelik bu hususla ilgili basına açıklama yapmaktan da çekiniyor (ki kişiliksiz zamirler ajan gibi aramızda geziyor)
onun için sıfatları zamirlerle görüştürmüyorum bu aralar fiilleri eyleminden alıkoyuyorlar kaldı ki okurken bunun zincirleme sıfat tamlaması olduğunu iddia edenler de çıkabilir üzülmüyorum aslında! değil mi ki her şey olmak için var yok olmak fiili belirsiz sıfat tamlamasının içinde varlığını ispatlamadan şiire gelene kadar rahmetli olabilir zaten
kalk yiğidim uyan! görüyorsun bugün de çocuklara iyi şeyler bırakmadık koltukda sızan bir hayat masada iki tek deviren cemaat duvarda pozuna yetişmeyen tebessüm tabanları yağlatan cam kırıkları ve bir de bu ruh.sat.sız şiirle objektiflere yakalandık...
m.g
sen beni niye konuşturuyorsun ki can?..niye ya niye?..benim hüznüm bana yetiyor gözüm bir de sen bulaştırma:)) bilmiyorum ki...yani bi bilsem...yani şöyle bi susabilsem...çözmese miydim zincirlerimi... olsun üzülmüyorum...seninle konuşmak her dem güzel ne de olsa...
teşekkürler Irmak...
Yaralım tarafından 6/2/2014 9:21:47 PM zamanında düzenlenmiştir.