masalsıKırmızı kazaklı siyah lastikli çocukluğum benim uzak iklimler düşledim sen gülesin diye ve astım okulu gazozuna maçın tek kalesine rüyalarda bilyeler üttüm uzak durmadım yabancı sohbetlere ensemde ne çok gezdirdim ölümü diyarbakır sokaklarında kuyuların dibine saldım merağımı kurşunlar da vardı göğünde yurdumun yıldızlar da korkmadım gördüm bilirsin ne çok terledim komşukızı o ilk mektubu uzattığında sevdalar da yaşadım yani sırf sen gülümse diye.. steinbeck’in lenniesiyle oynarken fareden ürken çocukluğum benim uslanmaz haylazlığına vurulduğum amerika düşmanı ifade etmiyorken henüz acıyı kavramış yüreğimle gidip gidip kabuslu rüyalarda irkildiğim ve mavi düşlere uyanan uzak şehirler yağlı boya denizler özlediğim solmaz bir çiçeklenmeyle koca umutlar arabesk sevdalarda imkansız aşklar göverttiğim koşarak uzanmıştım martin eden’in müntehir ellerine bir daha ölmesin diye sevdiğin hiçkimse.. kırık silgili karakalem çocukluğum benim ne çok bildiri dağıttım terlesin diye dışarıda sular solmasın gelincikler mayınlar patlamasın uçsun diye kuş ulusun diye kurt korkma sırrını söylemeyeceğim eskiden kafiyeli şiirler yazdığını da özgürlüğe dair ayıp düşlerini zulme döktüğün mısralar da senin olsun senin olsun atmaya utandığın o ilk slogan çiçekler yaralarken toprağı uzak şehirlerde gül düşlüyordun ya hani henüz bilmezken elbet vadideki zambağı güneşi toprak gibi karşılasın diye bu yurt.. |
Küçükten büyümek isterdik. Büyüdük o günleri arar olduk ve yaşlanınca hepsinin kaybından korku duyar olduk
Güzeldi ve gerçekti hoşça kalın dost kalem