Su 55-İlkmektep
.
okul girişindeki iki kanatlı kapı daracık küçük bir koridora açılırdı, yan duvarlar askı dar-kısa ve penceresiz koridorun her iki ucunda da sınıflar vardı ana girişin karşısında siyah camda altuni “Öğretmenler! Yeni Nesil Sizin Eseriniz Olacaktır” Kemal Atatürk’ün bir vecizesi ve Zübeyde Hanım “Atatürk’ün Annesi” yanında fesli bir asker Atatürk Resmi sağda ağabeylerin sınıfı, sonra arşivin girişinde; ecza dolabı camı kırmızı hilalli yeşil bir kutu gazlıbez, yara bandı oksijen, tentürdiyot, ağrı kesici hidrofil pamuk ve yara tozu köydeki diğer yaralanmalara da deva olurdu Hacıbeyin Murat “sağlık kolu”ydu arşivde; üst üste asılı haritalar, “yabancıca” ve “Kur’an harfi”yle yazılı süttozu çuvalları ve beş duyu, büyük küçük kan dolaşımı bir de iskelet levhası “Büyük Göç” ve “Serv Antlaşması” Atatürk ile ilgili panolar.. arşivin karşısında öğretmenler odası bir kenarda kitap dolabı, ortada bir masa, sürahi, bardak ve birkaç özel sandalye, ama illâ kül tablası koridorların sonlarındaki sınıflarda pencereler çaprazdı aynı malzemedendi; kapı, çöp kutusu, karatahta, tebeşir, keçe silgi karatahtayı tamamlardı öğretmen masası ve iskemlesi büyükboy, ince-uzun, kaplı yoklama defteri kırmızı mürekkeple yazılı kızların adı ve numarası oğlanların mavi kara tahtanın yukarısında Atatürk’ün portresi bir yanında “Andımız” ve diğer tarafta “Atatürk’ün Türk Gençliğine Hitabe’si” diğer tarafta uzunca bir tabloda İstilâl Marşı’nın tam metni belli belirsiz bir Mehmetçik silueti ve altında mazişgül bir yazıyla M.Akif Ersoy yazılı. duvarda asılı haritalar alttan ve üstten iki ince çıta çakılı kara tahtanın sağ üst köşesine günün tarihi, sol tarafa “ders” ve “konu” yazılırdı. ki uzun boyluların ilk işi, coşkusu günlük zaferi duvarlar kireç, pencere hizasına kadar mavi belki yıldan yıla bir kere “beşler”e hallettirilirdi ve yıl boyu maviye boyanırdı, kazara yaslananın sırtı, omuzları arada bir keskin yanıkyağ kokusu genzimizi yakardı yağlandığında taban tahtaları.. ortada, yanlarda üst-üste binmiş tahta oturaklar sıralar, yan duvarlarda üç’er aylık dört mevsimin resmi var nedense kış ocak ayından başlar.. ilkbahar, yaz, sonbahar, kış, ayların üstünde sıralı çimen, çiçek, kelebek, başak, düşen sarı yapraklar kartopu oynayanlar karda kızak kayan boyun atkılı , örme takkeli çocuklar.. ve kömür gözlü, havuç burunlu boyun atkılı, takkeli bir kardan adam vardı oysa üşürdük Ekimde ellerimiz Kasımda çatlar ayaklarımız Aralıkta donardı.. ekim-kasım-aralık ayları her ne kadar güz dese de kasım ayında bile dışarıda kar yağardı anam deyviridi; “-öretmen Hasan Ali’nin Üseyine mevsimleri say dedi, birinde o da; “ilk bahar, yaz bahar, son bahar, kış bahar” ikinciden sonura bütün çocuklar gülüşmeye başladılar ne ğadar, tekrallatdıysa da öretmen her me(v)simi bahar etmekden bi türlü vazgeşmedi öretmen bagdı olmaycak “i(n)şallah (h)üseyin işallah” dedi” Resimde bahsolunan okul, okulun bayır bahçesi düzleştirilerek 2013 Yukarı Tırtarlılar Buluşma etkinliğinde mekan olarak kullanılmıştır teşekkürler Sn Hacı Ali Karakaya |
“ilk bahar,
yaz bahar,
son bahar,
kış bahar
65 li yıllarındaki benim okulu anlatmış üstad
Anıları tazeledin üstad eyvallah
Kalemin susmasın ;Saygılar