Yokluğuna Mecaz
Son bir gülümseme
Bir el sallama Yokluğa Yüzümü ellerimin arasına almak için Dolduruyorum masanın en sert yerini Dirseklerimle Doldurulabilir mi içimin boşluğu hayallerle Saçlarımın kırıkları batar mı rüzgâra Kandırabilir mi uzadıkça uçları sokak lambalarını Söner mi gece Ellerim yüzümde Kendime dokunmak Gözlerimi bulmak aynada Yalnızlığımı unutturabilir mi? Biraz daha dokunmak Yoklamak için seni Bir kalabalıkta Sana benzeyen bir çift göz Hiçbir göz birbirinin aynı değil Bazıları sadece arkadan benziyorlar sana Gittikçe benziyorlar Uzaktan bakıyorum sana benzeyenlere Dönme yüzünü Yüzümü görmek istemiyorum bu aralar Boyuna benzeyen hayaletleri bulmak kolay Dönme yüzünü Döndükçe yüzsüzleşiyor tüm yüzler Benzemiyor hiç biri gözlerimin de gerisindeki hayale Tek kişilik yalnızlığıma İki kişilik bağırıyorum Doluyor içim seninle Her gün sen varmışsın masalları okuyup, inanmıyorum Yalnızlar inanır en çok aşk hikâyelerine Susuyorum Yanımdaki boşluğuna sarılıyorum Çok üşüdüm Olmayışını görmek için aynaya lüzum yok Yokluğun içini dolduran bir yokluk seninki Cümlenin tam anlamıyla Hakkını vererek Yeterince yoksun Dışarı çıkıyorum Kollarımı masada bırakıp Gözlerimi kapatıyorum Dönüyor gözlerimin içindeki rengârenk dünya Donuyorum etrafımdaki kalıbın içinde Saklanmak bu biraz da Kendi içime bağırıyorum Etrafım doluyor Kalabalığım çok sessiz Saçlarım uzuyor, uzun zamandır Oysa ben her ay saçımı yolarım Ayların geçtiğini anlamak için takvime gerek yok Kırık bir cam parçası verir cevabını yüzümdeki tüm soruların Ve sorunlar için Zamanı geriye sarmalı On İki Mart İki Bin On Dört 14 40 Nevin Akbulut |