5
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
2201
Okunma

Üzülmek yaraları derinleştirir diye yazmıştı şair.
Daha
Kundağa asılan gözyaşlarımın boyu uzamışken
Gülüşü solmuş ten renklerinin
Ölüm orucunu bozar melekler.
İstiâreye yatmış ruhların
Dudaklarına sığmaz toprağın can kokusu.
Buruk bir rüya tadında
Sécdéye devrildi alnımın zân çizgisi.
Bilinmez yolların ardında
Süslü cümlelerle kurulurken göğüs alfabem
Gökyüzünün rengine kandı
Rahminden göç eden nâmus.
Yok oldu insanlık!
Martının parmak diplerinde yoğrulurken karanlık
Satın aldım sokak lambalarının hayat ışığını.
Belki siz anlamazsınız
Ama
Kör bir şiire hebâ ettim gözlerimin arka yakasını.
Belki ellerim yazmaz bir daha
O hiç sev(e)mediğim gitmeleri.
Ya da gözlerim şahâ kalkmaz
Rabbimin verdiği rengimle.
Şimdi buralar zifiri karanlık…
Sahipsiz tövbeler sustu
Ve ayıkladı zaman kendini ömürden.
Şimdi gide bildiğin kadar kaç içine!
P / aklansın yer altında çürüyen dudaklar.
Dudağım ki yırtılmamıştı hiç bu kadar
Ve ben böylesine bağırmamıştım
Evvelden âhire kadar.
Kaybolduğum denklem de
Çözmemiştim ruhumun kesirlerini.
Ve sen hiç bu kadar zor olmamıştın
Sayıları içime hapsederken.
Duvar saatinin kıpırtısı kadar
Hiçbir deprem korkutmamıştı beni
Ta ki gönlümün bağ noktasında
Enkazlara devrilirken cüssem.
Sen ayıp bir kelimenin küfürü oldun
dudağımda ki kalın çizgide.
Ve ben adını defalarca zikrettim
Art niyetsiz.
Sığındığım mezhepten gözyaşlarıyla ayrılırken
Tabutun gözbebekleri takıldı göz sânrılarıma.
Ve
Sevmeyi hiçbir yürekte hissetmeyen kalbim
T ü k ü r d ü Azrail’in can alan sesine.
—Siz (ler) şâhitlik etmeyin
Şimdi
Ö l e bilirim artık! İste(me)diğim yerlerde…
5.0
100% (26)