şubat...şubat Kış tortusu bir mevsimin ortasındayız sevgili Terlemek için geç sevişmek için vakitsiziz Değişik iklimlerin çizgisi karışmış bir kere kuraklığındaki kavuşmamıza Belki de bu yüzden kundaksız uyur körpe şiirler dilimizde… Şubat ortası Ocakta üşürken tencerede çorbamız Aralıktan sokulmuştu batan güneşin sırtımızı sıvazlayan nefesi İki kaşık tek lokma Kara zeytinleri sallayan rüzgar saçlarında… Sen de biliyorsun ıssız kalacak birazdan sokaklar Islak kedilerin kabul görmez şahitliğinde Her eşgalsiz şarkı toprak kokusuna karışacak Sen aklımın hücrelerinde dört duvar gezerken…. Az kaldı bahara, arala kapını dışarıdaki bana Ya da bir melodi söyle Sol anahtarı takıp yüreğine bir ezgiye… karış Bir karış gel Bir karış bahara, Ya da katılıp hamuruma can ver saksılarımdaki sürgünlere… Çiğ düşürsün kucaklaşmamız eşiklere Biraz çiğdem kokusu, biraz yağmur ıslaklığı Kurumasın hiç öpüşmemiz ar(k)asına saklandığımız tahta kapılarda Her gece ansızın çal sen düşlerimi Hırsızım sen, kapında ben olayım herhangi bir kış kenarı Şubatlarda… “Gelip de çal düşlerimin kapısını, götür beni, kurumasın dudaklarım, uykularım harap kalmadan akşamları… Mesela en güzel yağmur olsun busen bu gece , çatlak kalmış dudaklarımıza…” |
Ben o gün birden çok büyümüştüm. Şimdi içimi daha bir ayaz sardı..
Kutlarım üstadım