ARDIÇ KUŞLARIGöç mevsimi belli ki mahcup bir akşam vakti Ay düşüyor ömrüme soluk benizli gün batımlarından Gün ölürken penceremin kuytularında gökyüzüm kanıyor şakağımın uçuk flu çizgilerinde Kış konuyor saçlarımın baharlarına Kar kesiyor damarlarını örgülerimin Say ki bir salâ takvîmin ellerinden içtiğim Ah benim nilüfer kokulu kakülümün sızısı Mey işlemeli bir gecede son tren de kalkarken gardan Kızıl kıyâmetin berduş adımları yakıyor âfâkımı Ve keş bakışlı sokak lambaları ısıtıyor avlumda titreyen salkım söğüdün ağıdını Ah benim sırattan düşmelerim Beşiğimden akarken üşümelerimin güncesi gözlerimden kanıyor ney nevâm Hıçkırığa boğulurken ardından vedâlarım şehirsiz kalıyorum kulakları çınlarken istasyonların Ah benim saksımda solan ince fikirli gülüm Kalbe inen bir yol varsa dudak kıvrımlarından bil ki o yol benimdir aşk üzre yürüdüğüm Ah benim ağır kanamalarım Tîni ve Zeytini titrek gönlümün Ulvî dillencelerinle yağ suya hasret çorak topraklarıma Bir inşirâh ! Ve bir dâvet Bilâl’den dinlediğim Sabahın ilk müjdecisi ardıç kuşları Kırık bir kalp kırbasıdır göğsümde ağlayan Gel de seril üstüme iğde kokulu gök perdesinden Şafağın renginde gülsün karanlığın bakışları Sustum ! Duy sesimi ! |