Boğazıma Takıldı Yokluğun
Boğazıma takıldı yokluğun,
Ölümüne öksürüyorum, Evet hastayım bu aralar. Giderken yağdırdığın yağmurun soğukluğu, Boğazıma sensizliği düğümledi. Bu şehir çok soğuk, Zulmetvari bakışşları üşütüyor beni. Afitap gülüşünden bihaber bu şehir. Soğuktan ölen kimsesizlerin ah’dı var sana. Hüzne baki gidişini seyrediyorum, Öyle uzaktanda değil ha ! Mimlenmiş gözlerimin tam dibinde gidişin, Burdan sırtını görüyorum sadece, Gözlerin bulanık mı , Yoksa giderken gülüyor musun bana; Bilmiyorum. Gördüklerim ise yaşamak istemediklerim. Ben seni gördüm, Sırtın bana dönüktü, Eşarbın beyazdı, Beline bağlanmıştı kırmızı bir kurdele. Sanırsam evleniyordun. Veda bavulundan dökülüyordu davetiyen; "17 ağustos’ta kına gecem var,beklerim" yazılı. Gelemedim kusura bakma, Görmek istemedim seni, Alkışlarım diye korktum. Mutluluklar dilemekten korktum. "SEN YAĞMURDA GİDİNCE" üzerime serildi iki tutam ölü toprak. Topraktan şikayetim yokta, Yokluğun boğuyor beni. Garip birşey sensizlik. Ölüm desen; Değil ! Yaşamak desen; Bilmiyorum sensiz’lik yaşanacak bir hayat ise. Keşke gidişin bir an’lık olsaydı, Bir anlık gidişin keder bardağımı doldurmazdı, Hergün içmezdim sensizliği kana kana. Her gece hüzznünle geliyorsun bana. Yastığıma koyuyor hayalimde "sen" sureti, Zakkum’dan zehir kelimeler dökülüyor kan kırmızısı dudaklarından. Kokun sarıyor etrafımı, Hüznün pis kokusu burnumu yakıyor her gece. Sonra, Ezan-ı şerife teşrif ediyor kulaklarım, Kör bir sabahın 4’ü 32 geçen vaktinde. Sen gidiyorsun, Her zamanki gibi hüznün kalıyor, Kokun,zulmetvari saçlarına özlemin acısı yastığımda.. Keşke bir an’ım olsaydın, Her sabah gidişin o kadar acı ki. Sensiz’lik yaman birşey, Boğazımda takılı; Boğuluyorum. Yardım et. |
saygılarımla