Gökyüzüne Küsen Çocuk
Yağmur tanesi
Ayaklarının altında ezildiğinden beri Gökyüzünde güzel şeyler olmadı pera Her bulutun kalbine serildi acı Öylece bir sofra gibi her sabah usanmadan Birgün kuş uçtu gitti çocuğun ellerinden Baktı gökyüzüne siyah gözlerine nefreti süngüleyip Ciğerini delmek ister gibi maviliğin Dudaklarında hor kullanılmış eski bir küfür Dedesinden hatıra kalmış gibi Bilirim Tanrı katında her birinin karşılığı günah Araya birkaç sevap sıkıştırmışlığı da oldu elbet Susup gökyüzünden gözlerini azledmek gibi mesela Dönüp bir daha bakmayacakmışçasına Bir çocuk daha küstü gökyüzüne Bir kuş daha kaçıp gitti pera Kim bilir bu kaçıncı çocuk Uçurtması kopanı da var Çiçeği solan pencerelerde Hepsini tanıyorum II Şimdi bir yağmur daha yağıyor yanlızlığıma Tanrı biliyor ya seni neyin hatırlacağını Böyle durumlarda saçlarımın ıslanması kadar güzel birşey yok Aklımın çatısı eksik benim Her yağmur yüreğime sızıyor Islandıkça başım Gerçi bu dünyada adını hatırlamak kadar güzel birşey yok En son bakışlarımın sırtına çarptığını hatırlıyorum Yağmurun koynuna kapanmaz bir acı bıraktığından beri Müthiş bir teferruat olurdun kaleminde her şairin Ogün oracıkta görse seni O vakit İstanbul’a konuşma hakkı verseler Razı gelirdi Gözlerinde bir hüzünlü bakış olmaya pera Oysa kim sorduki bana Seninle bir kez daha karşılaşmak için Göküyüzüne küsen çocukların Kafesinde kuş olurdum o kadar |