İkinci Adısın (Pera)
İkinci Adısın (Pera)
Yaşaman bir yastık ve bir yorgan edeli Kin kustum beni benden alanlara pera En günahsız küfrümdü vuslatım. Ne zaman peydah olsa En fiyakalı ağlayışları nisan yağmurlarının, Beyazdan bir ölüm dökülüyor, Köküne sakalımın. Hani sen, Kafiyesiz yolculuğumun, Gençliğimin baharına dikilen ağaçların ikinci adısın. Sanma zaman zaman dökülen yaprakların öldüğünü. Yıpranıp sararsa da çeyizin; Yıllanıyor gözlerin. Uzaktan bakiyor saki, Sunmak ister gibi sanki şarabını Ve vardır her gözyaşının ağrısına tüneyen bir yağmur; Azgın yarasını saklayan. Hafiden zikir çeken esved gecenin firâkında; Ben hep yanlış pencerelere asmışım, Camların buruk ve ihtiraslı buğusuyla öpüştürdüğüm şuursuz düşlerimi. Bu yüzdendir belki de penceremin önünden hiç geçmeyişin, Zerk etmeyişin nefesini ömrümün yarısına. Artık adının şavkında kurumaya niyetlenen Tüm gözyaşlarımı kendi ellerimle recm ediyorum. Yasakmış bize bu aşk, Öyle bir dedikodusu varmış `Bin yıllık savaşlar ardından kalma’ adetlerin. Bana seni çok gördüler pera; Bizi bize vermediler Yaşlanacak sözlerimiz varmış gelecekte Şimdi susuyoruz en çok öldüklerimizden Ali’nin naaşına sevinen yılanlar, Muhammed’in daha veda hutbesinden bile haberi olmayan çiyanlar, Hüseyin’in soğuk suya hasretini bilmeyen yüreği cehennem insanlar. Lanetlendik pera tenha bir intizarın kabulunde. Eskidi çocukluğum, Artık eseri kalmadı mavi telaşımın. Kararan güneş günler örtüsü Şimdilerde cahiliye döneminden kalma bir adamı canlandırıyorum. Çıkaralı kalbim gömleğini bir mağarada Bir medeniyet buldum ya senden sonra ismini sensiz sokaklara koydum Diri diri gömdüm gururumu. Anla ki; Çehremin çirkinliğinde iri yanlızlıklar dolaştırıyorum pera. Taze anlımda vurulan kuşların Yasını tutuyorum olgunlaşınca iğdeler. Ne zaman bir denizin kıyısına gitsem ki sana ağlamaya, Kana kana... Hiç doğmayan kızımın canını yaktığımı hissediyorum. Sen O’nun ikinci adısın. Elbet sende şahit olursun ıslak sokaklarda Üşüdüğüne lambaların, Delik deşik kör rüyaların, Yorgun bir uykudan intikamını aldığına. Olur ya bir gün yüzünü döner Hanzala ! İşte o zaman anlarsın, Rüzgarın ninniler fısıldamadığını Kabuğunu esvab bilen yaralarıma. |