göz/altı morluklarımda saklı kelimeler...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın "bir kadın yokluğuna alıştığı erkeği
bir daha asla istemez" ... yorgun ve karlı bir gün sonrası bacası huzur tüten sıcacık evimdi yüzün akşamı iple çeker gibi gelirdim sana sen ne yaptın o evin duvarlarını yere indirdin ne bakılacak yüz bıraktın kendinde ne bende hasret! sanma ki enkazına kalbimi gömeceğim(i) ........sanma ki kırk yıl yaslara bürüneceğim çok kadınlar geçecek bilirim omuz hizandan ve ayağının ucundan yüzün yüzüme defnedildi adamım gel de çıkar alnımdaki mezardan bundan sonra ben içi menekşe dolu mermerden suluk sen suskun kalem sen genç ölü ve sen pişmanlık kanayan bir kadavra -oluk oluk- bir zamanlar en büyük lüksümdü seni sevmek kısıp yüreğimden -başkalarını- kahvaltı soframdı ağzın ve ne kuş sütü eksik yağlı, ballı ekmeğim, taş fırın çöreğim inci kutum -gençliğim- ben böylesine severken seni düşünsene geceler kuyu kazımaktı tavana bakışlarımla sonra bir bilinmeze salmak ikimizi düşünmek seni uzun uzun dersin ki Paris’te uyanmaktı -üstelik bir gece önce boğulmuşsun- şimdi hangi rüzgar kurutur kanlı gözlerimi .....beni bağırır mahkeme salonlarında mübaşir adım cinayet zanlısı anılır beni ayrılık seni vicdanın vurur her ihanet vakti yoksa giden sağ kalan ölen mi ve bilemedim suç: ...ölende mi, öldürende mi? de_soulmate |