GELİN ÇİÇEĞİÇılgın alacası bir yaşam nakışlandı; bağnaz karanlığın kasnağına. Dilenci düşü döndü başı boş bulutlarda. Dar bir geçitti yüreği öl diye fısıldayan kasıma... Dört mevsimin endamı doldurdu dünyasını kandı yalancı bahara Oysa; Zamansız açan gelincik çalmıştı ilk yazın gülüşünü yeminler dolarken taç yapraklarına... Esti alaycı bir rüzgar çığ gibi düştü günlerin rahmine. Savruldu polenleri uçurum diplerine... Boynu bükük bir çiçek açtı sesleri baygın mavi duyan dağın yamacında. Sakladı destanını koynunda. Duman yorganı örtündü titredi gelin çiçeği selamını alırken yeşilin. Bir cenaze kalktı içinden dakikaların kırılan kanatlarında. Kanıyordu sıcacık bir merhaba. Hoşça kal demek istedikçe dünün tuz bastığı yaralarına... Gelincik mevsimi diyorlar o yüzden... doğal, yalnız ve gururlu başına buyruk yalnızlıklara... Ferda Özsoy. — |