’şimdi bir çaydanlığın başında, kapı komşusu yeşilçam adamların hatıralarıyla sevgiyi nefrete dönüştüren fikirler üreteceğiz muteber kentlerin müzeyyen sevgilerinden ziyade. ve hakaret edecek imlâ. insan merhameti eşeleyen karga olacak belki martı denizlerde, uzaklardan göçebe. ama dönmeyecek, kesip depremlerin üzerinden ölümü firara müptela tenler yazdırmazken en güzel şiirini körüklü otobüslerin. nasıl olsa okuma yazma bilmiyor sonbahar, dökülen yapraklar, gidenler, batırılan salgın iğneleri, hiç kavuşmayacaklar iyi insanlara. bu nasıl özgürlük ki öldürüyorlar sevgiyi
sabahı zor ediyorum, sabah da geceleri çevirdiğim saman yapraklarında korku kiraz ağaçlarına bakmaktan bahsediyorum kalemin çizdiği uzunca satırlar önemli olduğu kadar da, bir hiç ayrıca ne gelirse başa, analara geliyor ayılar dahi aynı, dişileri ürkek tığ bezesiyle dolaşıyor kar üstünde kapılar çalıyor, montu ter kokan erkekler koltuk altlarında karalanmış onlarca şiir üşüyor nefessiz bırakılmış kadın ince bileklerinde süzülen genç çalgıcısı hiç bilinmeyen çeyizlerden bahsediyorum ceviz ağacından fırlayan talihsiz yeşil göğsünün ucu gibi tanrıçalar mülteci soyulan derisinden geriye kalan bir fotoğraf ve ödül yeryüzüne geri dönecek adam
başka türlü anlaşamıyoruz, zarif ak teni ışık niyetine içtiğim karanlıklardan hangi taşa otursam, bir bildiği var eczacının kimlik numarası üstüne yarınlar eskimiş fotoğraf galerinden beri levrek dansı geride şişeye değen dudakları şeker o saman rengi ayrılıkların ıslandığı aralıklar sessiz kalmış düşlerin münakaşasında buz tutmuş yüreğe ateş veriyor göçler şeytanın sarıldığı yorgan tenim
bir başka bulgu da geri gelecek delilik yanıtsız soruların bile kırışıklığı var hiç kaygısız saati sormuşluğum yoksa günahıyle eğilip kediler okşuyorum ayrıca bir orospu sorgusunda, komiser kan işkenceden çıkan eksilmeler kalıyor kapı gıcırtısı, üçyüz vagon, sigara ne varsa ilham olması kafi tümleçlere zamirsiz yalnızlığın baskınları süründürürken komik, fukara aşklardan sonra
sürünen kentlerden sonra çürümüş dişleriyle dağlar köpüklerini ayaklarıma savuracak bunu gelecekten söylediğimi sanıyordum yetersiz Türkçe iliğimden boşalırken ne romanlar kalıyordu geriye içimse ne de basit, apartman altı matbaaları döndüğümden beri hep aynı kendim, kavga ve senin yangınlarından kalan yüzün mukavva bir sonbahar kalmıştı geriye, bizi kavuşturacak
parklar artık sigara molası çocuklara dahi söylemeyeceğim sır şu şiirlerdi sandığım palavra, seni sevdiğimden beri yarısı.’
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bir Sonbahar Kalmıştı Geriye şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Sonbahar Kalmıştı Geriye şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.