Piz
Piz
oturduğun yer boşlukta güz türküleriyle dağlanır bir tek soylu yalnızlıkta kar gibi sessiz ağlanır... kimseler yoktu çoşkulu suskuda sokaklarda sahipsiz bir son yağmur üşüdüğüm sıkıntılı o ala korkuda bu kaçış bu yok oluş...kudurur... suyun ucu ağacın kökü adı taşın en en güzel süslü ölümüyle gelir tek tek ayaklarımdan başlar çekilmeye en köşeye gurbetin ağırlığı...o an,anısız tek an... tutanağı gülüşünden okunan serpilmişlik rüyalardan tatlı ani bir uyanmayla kan kent ağlayışta gizsiz nazsız bir kırpışlık bulut arası umuduna sarsan ansan ansan an... sayfalarını yanımdan ayırmadığım ellerini ömür yastığım bildim her adımı harfi harfine ezber kış akşamları gibi içine kapalı üşümelerini kenar semtin isli sokaklarında düğüm...heder... sığırcık gönüle toy edasıyla öyküsü yetersiz üstelik kayboluşlar ertesi bir kendini beğenmişlikte hiçbir hüzne sığmayacak gelmeyen gidişin...piz... pencerelerin soğuğunda yüzüm kesik... örselenmişlikte... kağan işçen... |