İki Düş Arası Hizaya Gelmez İsyanlar Büyütüp Duruyorum İçimde/Hiç Dinmeyen/Ne Mutlu!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Postacısını kaybetmiş zamandanyız...
Küçükken kırdığımız camların ahı tutar büyüdükçe.. ’Sevda sahasında Mecnun değilsen/ Ne Leyla’yı çağır ne çölü incit’Şems.. Ama asıl mesele,hem Mecnun olup hem de çölü incitmemekte galiba.. Tomurcuğunda başlayıp cansuyuna dönen her aşk kavgamıza yoldaş olsun.. On parmak yaralıyız..Olsun..Kanayan ellerimizle bilenmiş ve çoğalmış giriyoruz ya hayata,hiç değilse bir bebeğin yüreğinde çarpan yaşama umududur bizim sevdamız.. Hani muhtemelen görmüyor,duymuyorsun ya yinede söyleyeyim ben.. Temmuz’da elimizde bir uçurtma vardı,şimdi Eylül!! Bütün hayallerimiz sürtük şehirler tadında.. Haydi çocuklar! son bir kez topaç çevirelim yeniyetmeliğimize.. Sonra siz abartarak yiyin kağıt helvalarınızı..Sonra siz anadilinizde gülümseyin Frat’ın güzelim kasvetine..Sonra ben Kızkulesi’nden gireyim kadraja.. Kadraja psikozlar,nevrozlar,panik ataklar girdiyse bu film kesin yanar.. Olsun,birbirine yaslanmış harflerin arasındaki boşluğa düşen yağmurlar değil miyiz.. (Dün,incir altında ben seni anlatıyordum bana..Kaç gecedir C dörtle fünye arası gidip geliyorum..Bundan kime ne) .....Bir vapurla yahut eski bir takayla suyun üstünde binlerce mil gidebilirdim fakat ne havadan ne de karadan hiçbir yolculuk çekilir gibi değil..Tren’le tutulan güzelim yolculukları ayrı tutuyorum burda..Mayıs’ta bir mektupta böyle demiştim.. Mektupların hepsini toplasan anlatamadıklarımın yanında ne ki.. Şimdi bütün bir mevsim umutları sarıp sarmaladık ya hani, hiçbiri dünyayla aramızdaki siyah perdeleri yırtıp,şeffaf tüller asmaya yetmedi.. Eylül’ün sarkacında yeniden düştüm yollara.. Bu defa ışıklı bir gülümseyişe ya da kaşı kara gözü kara bir anlama değil..Çok kağıt az kalem tüketen umutlara.. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum.. Rahat bırakın hüzünlerimi!! Bırakın da yaka paça sürgün edeyim çelimsiz imgelerimi.. Ben ve benden talan edilmiş bize gider en çok.. Pabucunu ters giymiş tüm çocuklar yoldaşım olsun.. Bazı okullar bilir,yaka paça nasıl sürgün edilir imgelerin.. Bitmiş bir tez olup bitiyorum şimdi hepsine.. Bir sırrı falcılar ısmarlayıp çözenler ne zaman hissedecek insanla gök arasındaki uçurumu.. Yıllar sonra birikmiş ’materyalist’ şiirlerden dünyanın bütün hüzünleri birleşsin diye manifestosunu yazdım hüznün.. 31.Ağsts 07 Eylül..
Şehirlerarası düşlerdeyim
lambadan süzülen ışığın aydınlattığı mor yastık sabah yalnızlığına esniyor bir şiir çekip çıkarıyorum Uyar’ın sevgili göğünden ayaklarımı sarkıttığım vapurdan çivit dalışı yapmadan yüzü yıkanmamış bir mevsime soluk soluğa koşturuyorum ben koştukça mektuplar kendini deşifre ediyor bileklerimde yine Suç ve Ceza tam sorgulayacaklarken içimdeki masalcıl çocuğu yüzümde azılı bir rüzgar esiyor mısra mısra hatırla! her gece posta kutusundan pandomim sanatıyla seslenirdim sana arınmış ve ölümsüz bir milyon kelimelerimle şehirlerarası düşlerdeyim denizin ucunu görür gibiyim sırt çantamda umarsızlığın elim yüzüm pamuk şekeri Temmuz’dan geriye granit bir gülüş kaldı dayan düşlerim! şimdi bana uzak yolculuklar yakışır gör ki saatler hep gecedir su çekilir,bir vapur suyun dışında kalır bir yıldız kaysa ay dökülür bir gözden bir göze ihtilal olur tedirgin bir yaz güneşi dolanır saçlarıma yine suça bulanır ellerim bu defa kadraja öyle bir girerimki isyana teşvikten panayıra düşer eşgalim -Kiremitten çatıda güneşlediğim fesleğen! Sus ve ömründen düşür kendini Şimdi bana uzak yolculuklar yakışır- |
şiirdi...