Kimse ağlamıyorağlamıyor dağların, tepelerin, ağaçların arkasından yükseliyor ay sapsarı ıpışık yüzü al kara mı kara gökyüzü evlerin yüzü cılız cansız sokak lâmbaları bir yerde bir yerde apartman bahçe duvarlarında aydınlatmalar kuytu karanlıkları örter çaydan kurbağaların sesi duyuluyor buna eşlik ediyor ağustos böcekleri duyulmuyor insan sesi arka sokaklarda kıpırtılar hiç ölmemiş gibi gülümseyerek duruyorlar gözlerimizin önünde Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve diğer gezi direnişçileri gizli ağlıyor anneleri, gururlu pazarlamıyorlar gözyaşlarını yine gazla karşılanıyor onlar için yürüyen üç kişi iki yüz metre kala gezi parkına yediyüz bilmem kaç kilometreden sonra sürükleniyorlar yerlerde üç kişiye bin polis ağlamıyorlar biliyorlar ki kalkacaklar sürüklendikleri yerden T.C kaldırılıyor sığmıyor tabelâlara küçük harfler giriyor yerin dibine yeni düzenlemeler büyük harflerden tabela kararıyor kimliksiz yazılardan ağlamıyor köylülerin tarlalarına el konuluyor genizlerine doluyor bırakılmışlığın, yitikliğin tozları direniyorlar a ğ l a m ı y o r l a r kendi kendine toplanıp ayrılıyor ’hes’çiler toplanamadan halkla toplandık diye tutanak imzalayarak kovalıyor halk bir karnaval havasında kimse ağlamıyor ağlayan biri var Esma kendi geçmişini düşünerek sana değil gözyaşları Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük anneleri ve şehit anneleri ve pisi pisine ölenler size değil gözyaşları milletin gözü önünde kendine ağlıyor.. 24. 8. 2013 / Nazik Gülünay |