Direnişüzerinize afiyet yollar çevrilmiş el konulmuş kimliğimize şeker dökülmüş benzinine araçlarımızın bu nedenle açılmış meydan belki daha iyi anlarsınız diye el el üstüne koyuyoruz adalet için korkuttukları hapis cezalarına rağmen yolda karşılıyor bizi eski bir tıyniyet sürünüyor kininde korkmuyoruz boşuna salıyorsunuz üstümüze kendi korkularınızı içiniz titriyor boşalıyor koltuğunuzun zembereği başlıyor baş aşağı düşme oyunu bilmiyorsunuz kelepçe takıp götürdükleriniz hiçbirimiz inmedi gökten zembille hepsi biliyor, duracakları yeri korkuyorsunuz yola düşen gölgelerimizden kıyıda oturan yaşlıdan alıp götürüyorsunuz açık gözümüzün önünde direniş sürüyor demokrasi ve adalet için ve.. özgürlük için 5. 8. 2013 / Nazik Gülünay |
şimdiden güzel bir bayram geçirmeniz dileklerimle...
ergenekon davası üzerine yüreğinizin yandığını biliyorum. inanın ceza alanlar için zerre kadar üzülmesem de, sizlerin üzüntüsü beni de inanınız ki üzmektedir.
selam ve saygılarımla efendim...
Yüzyıllık Düşünceler, Siyaset ve Ergenekon üzerine
Ülkemizdeki eski kuşak: Düşünce yapısı olarak ikiye ayrılır.
1- Selçuklu - Osmanlı ve medeniyetleri üzerine düşünenler ve Selçuklu-Osmanlı çizgisini genelde benimseyenler. BU kesimin hoşgörüsü bir hayli fazladır. Büyük medeniyetlerinin yerle yeksan olması onları umutsuzluğa gark etmez aksine, nasıl Selçukludan sonra Osmanlı şekillendiyse bundan sonra da bir devleti ebed müddet şekillenecektir.
2- Cumhuriyet medeniyeti üzerine düşünenler ve ekseri ulusalcılık ve milliyetçilik yapan kesimler. Hoşgörüleri yalnızca kendinden olanlar içindir. Empati yetenekleri yok denecek kadar azdır. Bunlar gerici olarak gördükleri Osmanlı ve Selçuklu eksenine karşı savaşırlar. Nasıl yıkıp, nasıl kendi medeniyetimi kurduysak yeniden yıkar kendi medeniyetimizi kurarız düşüncesindedirler.
Bu kesimin yaş ortalaması 45 ve 45+ üzeridir.
Yeni kuşağı düşünce yapısı olarak ise üçe ayırabiliriz. Elbette bu Müslümanlar, kafilerler ve münafıklar olarak değil. İlk ikisi eski kuşağı takip ederse de bunlar gittikçe azalan bir kesimi oluştururlar. Üçüncüler ise ekseri anlayışlı olmakla birlikte hiçbir otoriteyi kabul etme eğiliminde değillerdir. Bu kabul etmeyişin nedeni ise rahat büyümeleridir. Kendilerini rahatsız eden tüm düşünceler onların keyfini kaçırmaya yeter.
Çağımız ise bu üçüncü nesil yeni kuşak üstüne şekillenmektedir. Bu kesim gençler bir tıkla, bir telefonla işlerini halledenlerdir. Bu nesil teknoloji neslidir. Dünyadaki çekişmenin yerini teknoloji alanındaki sağçılık-solculuk, faşistlik-komünistlik, imanlılık-imansızlık alacaktır. Peki, ülkemizde bu nesli kimler yetiştirmektedir. Elbette aklınıza gelen ara nesil. Yani teknoloji öncesi ile teknoloji sonrası arasında kalan nesil. Peki, bu nesle eski kuşak neslin etkisi ne kadar olmaktadır. Bütün sorun burada!
Sanatcısından, sade vatandaşına, siyasetcisinden, ordu komutanına, holdinglerinden küçük esnafına kadar bunların tezahürünü günümüz yaşantısında görmekteyiz. Yeni neslin içinden yeni Köroğlu, Dadaloğlu, Pirsultanlar, RobinHoodlar, Şeyhsaidler, Hacı Muratlar, Ömer Muhtarlar vb… çıkar mı? Bu yeni neslin içinden Nizamı Mülkler, Dursun Fakıhlar, Süleyman efendiler ve Fethullah Hocalar çıkar mı?
Ergenekon davası ve anlattıkları da aslında bir kuşak çatışmasını daha da belirgenleştirmiştir. Cumhuriyet nesli kendi sorgusunu yapabilecek mi? Yoksa yine kısır çatışmalarıyla ülkemiz gençliğindeki duru düşünceyi bulanıklaştırıp, bulabık düşünceleriyle gençleri avlamaya devam mı edecekler? Cevaplanması gereken asıl soru budur!
Ekseri insanlığı karıştıran son yüzyılda solcu düşünce sahipleridir. Bunların düşünce şekli eski düzeni kendi deyimleriyle faşist ideolojiyi bertaraf etmektir. Fakat bu düşünce sahipleri canavarlaşmış düşünce yapılarıyla değil faşist düzeni dağıtmayı hala faşist düzenin oyuncağı olmaktadırlar. Ki Ergenekon davası ve sanıkları ekseri bunlardan oluşmaktadır. Bunlar kendi düşüncelerine uymayan her türlü giyim şeklini kendilerine düşman görürler. En bariz örneği inançları yüzünden kapanan veya kapanmayan kadınlar üzerinden birbirlerine saldırırlar. Unutmayın, Danıştay saldırısında göz göre göre suçu laiklik elden gidiyor, rejime saldırıyorlar diye Müslümanlara atmaya çalışan Tansel Çölaşan eski kuşak cumhuriyet nesline en güzel örnektir. Faşist ideolojinin ihtilaller sonra yaptığı açıklamalardan şunu düşünün: Bir sağdan, bir soldan astık! Ve yine unutmayın aslında piyon olarak kullanılan Alparslan Aslan en büyük cezayı aldı. Fakat onu kullananlar bir şekilde perde arkasında kalmayı başardı. Aynen Deniz Geç(z)miş’te olduğu gibi. Derin Devlet dediğimiz yapılarında kullandığı insanlar ya başı bozuktur ya da körü körüne bir ideolojiye kendilerini kul-köle yapmışlardır.
Ergenekon davasından sonra yapılan açıklamaları düşünün:
Kılıçdaroğlu (sözlü): Tanımıyoruz, gayrı meşrudur
Bülent Arınç (sözlü-yazılı): Hukuk kararıdır, tanımak sorundasın.
Mhp (yazılı): Genel olarak devlet ve hukuk yıpratılmıştır.
Chp, her zamanki gibi derin devleti ve gayrı meşru yapılanmalara arka çıkmış ve arka çıkacağını belli etmiştir. Ve yine ülkemizde gerçek ve insancıl bir solcu parti olmadığı içinde körü körüne bu partiye oy verilmeye devam edilecektir. Şunu unutmayın ki artık kişiler üzerinden yapılan siyasete gençler prim vermemektedir.
Akp, yeni nesil için çok şeyler yaptı. Şırnak havalimanın açılışı ve sonrası ekseri Kürt halkından gelen olumlu düşünceler, çözüm süreci ve millete aldırdığı insani soluk, alt yapı ve kurumsallaşma yatırımları…
Mhp, kimi zaman Akp’ye, kimi zaman Chp’ye verdiği destekle ne olduğu pek anlaşılamamaktadır.
Bdp, anlaşılamamaktadır. Fakat Demirtaş’ın son açıklamalarından, biz artık dağlara çıkmaktan yorulduk, sizin oralarda da dağlar var biraz da siz çıkın… Kürt halkından olup da Pkk’ya destek verenlerin ruh halini anlatmaya yeter aslında. Düşünebiliyor musun Türk Tarih Kurumu’nda Kürtler hakkında yapılan elle tutulur, gözle görülür bir çalışma yok. Oysa 1000 yıldır derttaşım, sırdaşım olmuş Kürtler bu tür yok sayılmaya matuf uygulamaları hak etmemektedir.
Tarihin bir oyunu mudur bilemem fakat hiç bir halk, kavim, boy, millet, ulus tek bir düşünce üstünde karar kılamamıştır. Dünyanın doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine bu böyledir.
Birinci Dünya savaşı sonrası İstanbul Türkler’den geri alındı. Şimdiki savaşta İstanbul merkezli ve yine Bizans ve Osmanlı çekişmesinin tezahürü. Ankara bu savaşta başka bir savaş alanıdır. Ankarayı Cumhuriyete veren Selçuklu-Osmanlı çizgisi, kendini yok saymaya çalışan yeni sahibin ahde vefasız uygulamalarından sabrının son sınırına gelmiştir. Selçuklu-Osmanlı artık Roma diliyle bahsedersek Brütüsleri sırtından indirmeye çalışmaktadır. Ayasofya’nın Kiliseden Camiye, Camiden Müzeye çevrilmesi ise düşünceler ve siyasetler üzerinde bizim akıl yürütmememize yeni bir kapı aralar elbette. Ayasofya Müze olarak mı kalacak yoksa yeniden Camiye veya Kilise’ye mi çevrilecek? Fakat bu arada Kudüs’ün üzerinde dolaşan Yahudiler bu çekişmeden kendilerine pay alabilecekler midir.? Düşünün ki Kudüs İslamiyet ve Hristiyanlığın bilek güreşine asırlardır tanık olmaktadır. Angilikan Kilisesinin oyunu Yahudilere vermesiyle Kudüs Yahudilere verilmiştir bir müddet. Kilisenin bu tutumu son yüzyılımızda belirleyici olmuştur. Sabataycıların dilinden, biz son asırda iki devlet kurduk. Biri Türkiye, biri de İsrail demeleri ise üzerinde hem Kilisenin hem de Caminin düşünmesi gereken tarihi bir gerçektir. Bunu sadece Cami ve Kilise değil ülkemiz Solcuları da çok düşünmek zorundadır. Laiklik ise masonların son asırda ürettikleri en etkili düşüncelerden olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ülkemizdeki solcular rejim diyerek bir şekilde Masonların oyuncağı olmuştur.
Yeni nesil Türk gencinin omuzlarında şekillenecek Türkiye’nin üzerine düşen ise İran tarihini göz ardı etmeden miladi yediyüzlü yıllarda tanıştıkları Araplarla yeniden dost olup olamayacaklarını belirleyip belirleyemeyecekleridir. Türki Cumhuriyetleri Avrupa Birliği şeklinde bir araya gelebilir midir ve buna coğrafi ayrılıklar ne denli müsaade edecektir.
Akp’nin bundan sonra izleyeceği politikalar ise Kurumsallaşma ve gençleri daha da özgürleştirme olmalıdır. Köhnemiş devlet yönetimini gençlerin istediği şekilde yapılandıramazsa yeniden kukla bir devlet olacağımız aşikardır.
Chp, Reyhanlı saldırısından paçasını kurtarabilecek midir? Kurtarırsa da, kurtarmazsa da Chp’yi zorlu bir süreç beklemektedir. Aynı Refah partisinde meydana gelen Gelenekçiler ve Yenilikçiler Chp yi bölecektir.
Mhp, yeni Türk neslini anlayabilecek, Bbp’yi kendine çekebilecek midir?
Bdp ise bölgenin dışına çıkıp tüm Türkiye’ye dönük politikalar üretebilecek midir?
Son elli yılımıza damgasını vuracak bu siyasi düşünceler yeni nesil için zorlu ve bir o kadar da çetin sınav olacağa benzer.
Elbette,
Hakk neylerse güzel eyler…!
Selam ve saygılarımla…